Page 300 - 1-4_2
P. 300
Amasya Tarihi 1-4. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
169'da Emîr Alî bin Süleyman el-Cezîre'den ve Emîr Yezîd bin el-Münzir dahi
Haleb'den hareketle Malatya önünde ictimâ' ederek bilâd-ı Rûm'a girdiler. Tesâdüf etdikleri
birkaç muhârebeyi kazanıp Harşene'ye kadar geldikleri hâlde Rûmlar bir kuvve-i imdâdiyye
alarak ikinci hücûmu icrâ etdikleri esnâda Yezîd bin el-Münzir ekser-i etbâ'ıyla şehîd ve
emîrü'l-asker [234] Alî bin Süleyman dahi ric'ate mecbûr olmakla Rûmlar ta'kîb edib
el-Cezîre'ye kadar bilâd-ı İslâmı tahrîb etdiler.
Muharrir-i âciz, İstanbul'da tahsîlde iken 1312'de Çakallar'ın aşağı taraflarında Köşk
Kayası'nın şark-ı cenûbîsinde kâ'in bir bâg içinde siyâha mâ'il bir mermer çıkdığını ve üzerinde
hatt-ı kûfî ile "Yezîd bin el-Münzir bin Ebi'l-Hüseyn el-Antâkî" ibâresi mahkûk olduğunu
istimâ' etmiş idim. Amasya'ya vürûdumda ta'rîf edilen mermeri bulamadım. Ancak birkaç zâtın
mezkûr taşı kırâ'at ve bâlâdaki ibârenin mahkûk olduğunu beyân etmeleri beni müte'essir etdi.
Öyle bir âbide-i târîhiyyenin zayâ'ına meydân verildiği şâyân-ı hayretdir.
170 rebî'ulevvelinde Mûsâ el-Hâdî vefât edib birâderi Hârûn Reşîd halîfe-i müslimîn
oldukda bilâd-ı Rûmiyye'ye vukûfuyla temeyyüz eden ümerâ-yı sugûrdan Ma'bûf bin Yahyâ
el-Hacûnî'yi emîrü'l-asker nasb edib ma'iyyetine bir kuvve-i kâfiye terfîk ederek bilâd-ı Rûm'a
irsâl etmiş idi. Emîr Ma'bûf harben Rûmlar'ı tard edib Harşene'ye kadar geldi. Burada mahbûs
olan üserâ-yı İslâmı tahlîs ve bilâd-ı Rûm'u tahrîb ederek avdet eyledi.
Bir sene mukaddem Rûm imparatoru olan Tekfûr (Nikoforos) selefi imparatoriçe İren'in
halîfe Hârûn Reşîd'e verdiği cizyeyi i'âde etmesini 187'de taleb ve tehdîd etmekle Hârûn Reşîd
fevkalâde hiddet edib ma'iyyetine aldığı kuvve-i azîme ile derhâl hareket eyledi. [235] Bilâd-ı
Rûm'u yakıp yıkarak Üsküdâr'a kadar geldiği esnâda emîrü'l-avâsım nasb eylediği üçüncü oğlu
Kâsım el-Mü'temen dahi Harşene'ye gelip ma'iyyetinde bulunan ümerâdan Abbâs bin Ca'fer
bin Muhammed bin el-Eş'as el-Kindî Karadeniz sevâhilini istîlâ ve tahrîb eyledi.
İmparator Nikofor, cizye-i maktû'a i'tâsını ta'ahhüd ve teklîf edilen sulhu kabûl etmekle
şiddet-i şitânın hulûlüne binâ'en Hârûn Reşîd ma'iyyet-i mevcûdesiyle avdet etmişdi. Henüz
Bağdâd'a vâsıl olduğu bir zamânda imparator Nikofor, tekrâr nakz-i ahd ederek hudûd-i
İslâmiyyeye tecâvüz etdiği anlaşılmakla 188'de ümerâdan İbrâhim bin Cibrîl kumandasında
diğer bir kuvve-i külliye i'zâm ve mükerreren dûçâr-ı inhizâm olan imparator, ta'ahhüd-i
sâbıkını îfâya icbâr edildi.
193 cemâziyelâhiresinde Hârûn Reşîd vefât edib oğlu Muhammedü'l-Emîn ve 198
muharreminde diğer oğlu Abdullah el-Me'mûn makâm-ı hilâfete geçdikleri gibi 194'de vefât
eden imparator Nikofor yerine oğlu İstavrakiyus, iki ay sonra birâderi Birinci Mihâ'il, iki sene
sonra "Patrîk" demekle meşhûr Beşinci Le'on ve 203'de maktûl olarak İkinci Mihâ'il ve 212'de
vefâtıyla oğlu Te'ofilus Rûm imparatoru oldular.
Fakat Rûm imparatorluğu idâresinde kalan Pon ve Kapadokya kıt'alarında meskûn olan
ehl-i İslâmın muhâfaza-i hukûku, Rûmlar'ın ta'ahhüdü altında olduğu [236] hâlde Te'ofilus
imparator oldukda ehl-i İslâmı iz'âc ve bunlar da hilâfet-i İslâmiyyeden istimdâd ediyorlardı.
Halîfe Abdullah el-Me'mûn, bu gibi hilâf-ı ahd-i sâbık hâlâtdan müte'essir olarak 214'de
aldığı bir kuvve-i külliye ile bilâd-ı Rûm'a dâhil olup birkaç husûnu feth ederek Herşene
(Amasya) önüne kadar geldi. 215 muhareminde harben Harşene'ye duhûl edib Rûmlar'ı îfâ-yı
ta'ahhüde icbâr ederek bir ay sonra avdet eyledi.
Ba'dehû mükerreren bilâd-ı Rûm'a duhûl ederek Rûmlar'ı tazyîk eden Abdullah
el-Me'mûn 218 recebinde vefât edib makâm-ı hilâfete birâderi Muhammed el-Mu'tasım geçdi.
Bu tebeddülden Rûmlar'ın iz'âcâtı yine tezâyüd edib eski hâlini aldı.
Hattâ 223 evâ'ilinde "Bâbek Haremî" vak'asında makâm-ı hilâfetin serdâr-ı âliyetbârı
olan Afşin Cündüz (Gündüz Hân) bin Kâvus Hân gâyet meşgûl olduğu esnâda imparator
Te'ofilus dahi hudûd-ı İslâmiyyeyi gâret ederek aldığı üserâ-yı İslâmiyyenin burunlarını,
kulaklarını kesip âteşlere yakdığı ve Ankara'da bir esîrin ta'zîbden cânı yanıp "Vâ Mu'tasımâh"
diye makâm-ı hilâfetden istimdâd etdiği haberi Muhammed el-Mu'tasım Billâh'a vâsıl oldukda
fevkalâde müte'essir oldu.
598
299