Page 304 - 1-4_2
P. 304

Amasya Tarihi 1-4. Cilt                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
                                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR


               bi'l-muhârebe Seyfü'd-Devle fenâ hâlde münhezim ve üç yüz kadar mu'îni ile ancak tahlîs-i
               nefse muvaffak olmuşdur.
                      Anadolu vâlîsi Tekfur Foka, Seyfü'd-Devle'yi Haleb şehrine kadar ta'kîb ederek önüne
               gelen bilâd-ı  İslâmiyyeyi  tahrîb  ve  ibâdullâhı  pek  fenâ  sûretde  ta'zîb  eyledi.  Ancak
               Seyfü'd-Devle ümerâsından Neccâh er-Rûmî Haleb'i müdâfa'a edib Tekfûr Foka'yı güç hâl ile
               ric'ata icbâr edebilmiş, Seyfü'd-Devle dahi bu muhârebede hasârât-ı külliyeye uğramışdır.
                      340'da Seyfü'd-Devle dördüncü def'a bilâd-ı Rûm'a gazâ eylediyse de Anadolu vâlîsi
               Tekfur Foka (Nikofor Fokas) önüne çıkıp Seyfü'd-Devle'yi münhezimen avdete icbâr etmekle
               Rûmlar arasında fevkalâde nüfûz ve teveccühe nâ'il olarak imparatorluğunu ihzâr ediyordu.
                      Seyfü'd-Devle bu inhizâmın acısını çıkarmak için ümerâ-yı etrâfa mürâca'at ve istimdâd
               eylediği hâlde ancak Mısır hükümdârı Enûcûr (Nûcûr) Hân bin İhşîd et-Türkî   303  bir kuvve-i
               kâfiye ile imdâd ve Seyfü'd-Devle dahi  Türk, Arab, Kürt ve  Urbânu'l-Cezîre'den  [246]
               mürekkeb bir kuvve-i azîme cem' ederek 342'de beşinci def'a bilâd-ı Rûm'a girdi.
                      Önüne ilk tesâdüf eden Kilikya vâlîsi Yani Domestik'i bozup firâra mecbûr ve ba'dehû
               Liyonde fırkasını makhûr ederek Harşene'ye doğru kemâl-i sür'atle yürüdü. Pon hudûdunda
               vâlî Mardus Foka'yı da bozup Eflan (Osmâncık) şehri önünde Alis Nehri'ni ya'nî Kızılırmak'ı
               geçdikden  sonra  Harşene  arkasında  kâ'in  Rabzu'l-Likân'a304  muvâsalat  ederek burada
               hayme-zen-i ikâmet oldu. Bu seferde beraber bulunan Ebu't-Tayyib el-Mütenebbî'nin şu beyti
               bunu îzâh etmekdedir:
                                                                            ةنشرخ ضابرأ ىلع ماقأ ىتح
                                                                      305 عيبلاو نابلصلاو مورلا اهب ىقشت


                      Mardus Foka, hudûd-ı garbiyyeden ric'at ederek Harşene kalesine kapanıp Amasya'yı
               müdâfa'a etmeğe çalışıyor, etrâfdan istimdâd ederek Amasya'da kuvâ-yı imdâdiyye cem'ine
               gayret ediyordu.
                      Fakat Seyfü'd-Devle, kemâl-i şiddetle Rabzu'l-Likân tarafından Amasya'ya cebren girip
               Harşene kalesini muhâsara ve gelecek kuvâ-yı imdâdiyenin yollarını sedd etmiş idi. [247]
                      Hulâsa Haleb hükümdârı Seyfü'd-Devle bir tarafdan, ammizâdesi Ebû Firâs el-Hâris bin
               Ebi'l-Âlâ  diğer  tarafdan  Harşene  kalesini  son  derece  tazyîk  etmekle  derûnunda  bulunanlar
               istîmâna mecbûr oldular. İstîmân edenlerden biri de Domestik'in oğlu Kostantin olup henüz
               genç idi. Câmiu'd-Düvel, Domestik'in dâmâdı (Mardus olacak) ve kızının oğlu da esîr ve kralın
               bir oğlu maktûl olduğunu yazıyor. Ebu't-Tayyib el-Mütenebbî, Domestik'in firârını ve oğlunun
               yâhud kızı oğlunun esâretini şöyle anlatıyor:



                                                    ُلوهُس ِهيف  ِ ضيَبلا ُنوزُح ٍبرَضب  /   ِ  مُهَلَف عَّيَشو مُهلاتَق َعَّدوَف
                                                                                َ
                                                                                            َ
                                                                                   َ
                                                  ُلوبُك هنِم ِهيَقاس يف َناك ن ِ إو / ٌبُّج َ عَت هنِم َنيطنَطسُق ِبلَق ىلَع
                                                                            ُ
                                                    ُ
                                                                    َ

               303   "Nûcûr, Nûcâr, Nûcer ve Nûce" bukalemun renginde cüssesi iri bir kuş adı olup Türkler arasında mübârek
                  sayılır.  "İhşîd",  "akşid"  demek  olup  Fergana  mülûk-ı  Tûrâniyyesi'nin  unvân-ı  mahsûslarıdır.  Nûcûr  Hân,
                  Fergana pâdişâhı olan Kurak Hân bin Böri Hân bin Hâkân ahfâdından Mısır hükümdârı Ebû Bekir Muhammed
                  İhşid bin Togac (Toguc) bin Cef (Çagav) bin Biltekin bin Kurak Hân'ın oğludur.
               304   Rabzu'l-Likân,  "Likân  Bâğçesi"  demekdir.  Buna  "Batnu'l-Likân"  dahi  denmişdir.  Ahbâru'd-Düvel'de
                  Rabzu'l-Likân, Harşene'nin arkasında gösterildiğine göre Amasya'nın şimâlinde Boğaz Bâğları önünde şimdiki
                  Güglüs etrâfı olması lâzım gelir. "El-Likân" yerinde "İlkân, İllikân, İllihân" lafızlarının da mezkûr olduklarına
                  bakılırsa "İli Hân" kelime-i Tûrâniyyesi'nin mu'arrebi olmak ihtimâli gâlibdir.
               305     Nihayet Harşene civarına kuruldu
                      Rumlar, haçlılar, kiliseler, orada bedbaht oldu (Ed.)

                                                           602
                                                           303
   299   300   301   302   303   304   305   306   307   308   309