Page 310 - 1-4_2
P. 310

Amasya Tarihi 1-4. Cilt                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
                                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR


                      Amasya  vâlîsi  Jutat (Jutati'us)  Târîh-i Âl-i  Dânişmend  ve  Dürretü'l-Eslâk,
               el-Aylemü'z-Zâhir'de mestûr olduğu üzere "Şettât" demekle meşhûr olup Rûm imparatoru İsak
               Komnenos'un  ammizâdesi  ve  Erkirus  bin  Komnenos'un  oğlu  ve  Bizans  imparatorluğu
               tarafından Amasya'ya mansûb olan vâlîlerin sonudur. Oğulları "Nikolas, Raminus" ve kızı Ape
               (Efrûmiyye Bânû) ve kaynı da Ermeni beyzâdelerinden Mihrân ve diğer bir kızı daha olup
               dâmâdı Nestur demekle meşhûr bir prens idi.
                      Kapadokya vâlîsi Ka'ik zâten istiklâl içinde perverde olmuş bir müstebid olduğu cihetle
               Rûmlar'ı  her  hâliyle  dil-gîr  ve  istibdâdı  onlara  fenâ  te'sîr  ediyordu.  Hele  mezheb  farkı,
               muhâceretle gelen Ermeniler ile yerli Rûmlar'ın arasını te'lîf edecek bir hâlde olmadığı cihetle
               bu iki Hristiyân milletin araları tabî'î bir sûretde bozulmuş ve Kâ'ik dahi Ermeniler'i himâye
               husûsunda Rûmlar'ı rencîde etmiş idi. [261]
                      Binâ'en-aleyh Rûmlar, hafiyyen ittifâk ederek 461'de Ka'ik'in ava  çıkdığı  bir günde
               ansızın etrâfını sarıp Kayseriyye civârında itlâf etdikleri tebeyyün etdikde Kapadokya kısmı
               dahi Pon vâlîsi olan Jutati'us uhdesine tevcîh edildi, ya'nî kurûn-ı ûlâda Togay Türkleri'nin
               mesken-i  kadîmi  olan  Pon  ve  Kapadokya  kıt'aları  tevhîd  olunarak  Amasya  vâlîsi  Jutat'ın
               idâresine verildi.
                      Fakat bu vak'a, Ermeniler'e pek ziyâde te'sîr etmekle maktûl Ka'ik'in hemşîrezâdesi
               Rupin, Kayseriyye'den firâr ve ihtifâ edib başına toplanan Ermeniler ile Rûmlar'ın aleyhine
               kıyâm ve çeteler teşkîl ve Rûmlar'ın ta'addiyâtından zâten dil-gîr olan Nastûriyyü'l-mezheb
               Becenek Türkleri'yle tevhîd-i mesâ'î ederek ortodoks mezhebinde bulunan Rûmlar'ı fevkalâde
               iz'âc etmeğe başladılar.
                      Bilâd-ı Rûmiyye'nin dâhilen şu ihtilâlini müşâhede eden Anadolu hükümdârı Mansûr
               Hân,  aralık  aralık  bilâd-ı  Rûm'a  savlet  ederek  Ermeniler'i  iltizâm  ve  teşvîk  ve  müslim
               Türkler'den dahi birtakım akıncılar tertîb ederek bir tarafdan Rûmlar'ı fenâ hâlde tazyîk ediyor,
               diğer  tarafdan  Hristiyân  Becenekler'i  tenvîre  çalışıyordu.  Bu  husûsda  müslim  Türk
               akıncılarından  Kayseriyye  hudûdu  üzerinde  "Anuştigin,  Gümüştigin"  ve  Sivas  hudûdu
               üzerinde "İltigin, Karatigin" gâyet meşhûr birer kahramân idi.
                      Bu dört akıncı beyleri hudûd üzerinde bulunan Rûmlar'a [262] fevkalâde dehşet veriyor,
               Rûmlar  çocuklarını  bunların  adlarıyla  korkutuyorlardı.  Bu  dörtlerin  içinde  Kayseriyye
               tarafında  Gümüştigin  ve  Sivas  ile  Tokat  etrâfında  İltigin  gâyet  meşhûr  oldukları  cihetle
               Gümüştigin'e "Alemü'd-dîn" ve İltigin'e dahi "Nâsıru'd-dîn" lakabları verilmiş idi.
                      Târîh-i Âl-i Dânişmend'de mestûr olduğu üzere Nâsıru'd-dîn İltigin, Türk beylerinden
               hükûmet-i Artukiyye mü'essisi olan Emîr Artuk'un kölesi iken âzâd edilmiş Horasân erlerinden
               bir  kahramân  olduğu  cihetle  "Artukî,  Artûgî,  Artûhî"  diye  yâd  olunurdu.  İltigin,  tenâsüb-i
               endâmı  mükemmel,  vechen  güzel,  Rûm  lisânına  ve  âdâb-ı  mu'âşeretine  vâkıf  bir  delikanlı
               olduğu münâsebetle Amasya vâlîsi Şettât'ın kızı Ape, bunu mükerreren Rûm kıyâfetinde görüp
               âşık olmuş idi.
                      Ape, İltigin'i bir def'a daha görüp kendisine ibrâz-ı muhabbet etmiş, İltigin dahi Ape'nin
               derdiyle  yandığını  kendisine  anlatmış  idi.  Aralarında  tekarrür  eden  bir  mev'id-i mülâkâtda
               birleşmek üzere söz verilmiş olduğuna binâ'en İltigin, o gün yine Rûm kıyâfetinde o mev'id-i
               mülâkâta evvel gelip ma'iyyeti efrâdını pusuya bırakmış idi.
                      Ape, tenezzüh için birkaç kızlar ile oraya geldiği zamân yalnız İltigin'i görmüş ve nâ'il-i
               vuslat olmak sadedinde iken İltigin'in verdiği işâret üzerine pusudan çıkan akıncılar, Ape'yi ve
               kızları İltigin ile beraber alıp kaçırmışlardır. İşte bu vak'adan sonra Ape, [263] dîn-i İslâmı
               kabûl edib İltigin'e varmış ve nâmına ufak bir tağyîr ile "Efrûmiyye Bânû, Ape-i Rûmiyye"
               denmişdir.
                      Târîh-i mezkûrun verdiği şu ma'lûmâtı, İltigin Gâzi ve Efrûmiyye Bânû mezârlarının
               Amasya'da ziyâretgâh-ı enâm olması te'yîd etmekdedir. Bunların nesli Amasya'da yedi yüz
               sene kadar meşâhîrden olarak mahkeme sicillâtında mezkûrdur. Şu ahvâl-i mazbûta bu vak'a-i



                                                           608
                                                           309
   305   306   307   308   309   310   311   312   313   314   315