Page 311 - 1-4_2
P. 311
Amasya Tarihi 1-4. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Amasya Tarihi Cilt: 2
târîhiyyenin - sûret-i cereyânında biraz mübâlağa karışdırılmış olsa bile - bir efsâne olmadığını
îzâh edecek delâ'il-i zâhiredendir.
Zâten kilise münâza'âtından dolayı yek-diğerini ezmekde olan Rûmlar, Türkler'in ve
Ermeniler'in muhâcemâtıyla fevkalâde galeyâna gelip bunların muhâcemâtına sebeb olanları
arıyorlar, hasm-ı cânı olan kimseleri bu vekâyi'e bâ'is diye tepeliyorlar idi. Binâ'en-aleyh şehvet
ve sefâhat düşkünü olan Bizans imparatorluğuna Anadolu'nun her tarafından dehşetli feryâdlar
yükseliyor, imparatorluğu son derece tazyîk ediyordu.
459'da Bizans imparatoru olan Romanus, Anadolu'nun ahvâlini nazar-ı dikkate alarak
461'de Anadolu kumandânlığına ta'yîn eylediği Manu'il Komnenos'u bir kuvve-i azîme ile Pon
kıt'asına irsâl etmiş idi. Bunu haber alan Anadolu hükümdârı Mansûr Hân ile Ebû Nasr Ahmed
et-Togânî bir kuvve-i kâfiye ile Manu'il'i karşıladılar.
Tevârîh-i şarkiyye ve garbiyyede mestûr olduğu üzere 462'de cereyân eden bu
muhârebede Rûmlar'ın başkumandânı Manu'il Komnenos fenâ bir hezîmete dûçâr [264] olduğu
cihetle müslimîn Sivas, Elbistân, Kayseriyye, Konya bilâdını ve etrâfını istîlâ ederek ganâ'im-i
külliye ahz ve avdet etmişlerdir.
Çünkü Pon vâlîsi olan Jutat, bir kuvve-i imdâdiyye ile başkumandân Manu'il'i takviye
etmiş olduğu cihetle Emîr Ebû Nasr et-Togânî Sivas üzerinden ve ammizâdesi Emîr Tursân
et-Türkmânî de Kayseriyye hudûdundan tebâ'üd etmekle mecbûr olarak Sivas ifârı ya'nî beyi
olan Jutat'ın oğlu Nikolas, müte'âkiben Sivas şehrini ve etrâfını istirdâd edebilmişdir.
Başkumandân Manu'il'in bu hezîmeti, Rûm imparatoru Romanus'u fevkalâde igzâb
etmiş olduğundan der-hâl tedârikât-ı askeriyyeye germî verip cem' edebildiği iki yüz bin
kadar 313 bir kuvve-i külliye ile 462'de Pon kıt'asına geldi. Burada tedârikâtını ikmâl edib Sivas
üzerinden Malazgird'e doğru hareket eylediğini hudûd üzerinde bulunan ümerâ-yı İslâm, ya'nî
Türk beyleri, Hoy şehrinde hasta yatan Selçûk hükümdârı Sultân Alp Arslan Hân hazretlerine
bildirdiler.
Sultân Alp Arslan, derhâl Mardin şehrine gelip ma'iyyetinde ancak on beş bin kadar 314
mücâhidân-ı İslâm ile harb etmek istiyor, fakat Rûm ordusunun kesreti cesâretini kırıyor,
üserâ-yı Rûmiyye'yi i'âde etmek üzere imparator Romanus'a teklîf-i sulh ediyordu. [265]
Çünkü Rûm ordusu; Ermeni, Becenek, Bulgar, Rus, Rûm, Arab, Kumân, Gürcü, Laz
gibi milel-i muhtelife Hristiyânlarından mürekkeb bir kesret-i müdhişe idi. Fakat bunların
galebeliğinden başka bir kıymet-i harbiyyesi olmamakla beraber, mezheb ve milliyet
münâza'âtıyla yek-diğerinden müteneffir, mâddeten müteferrik ve gayr-ı muntazam bir hâlde
idi.
Sultân-ı müşârün-ileyhin nezdinde bulunup da Rûm ordusunun şu ahvâlini tedkîk eden
İmâmu'l-Hanîfe Ebû Nasr Abdülmelik el-Buhârî bir tarafdan cihâdın fezâ'il-i uhreviyyesini,
mehâsin-i dünyeviyyesini kemâl-i belâgatla tafsîl ederek sultân-ı müşârün-ileyhi teşcî' ve harbe
teşvîk ediyor, diğer tarafdan İmparator Romanus dahi sulhu red ve elçileri kemâl-i hakâretle
i'âde ederek Alp Arslan'ı son derece kızdırıyordu.
Hulâsa Sultân Alp Arslan Hân hazretleri dîn uğurunda ma'iyyet-i mevcûdesiyle ölmeğe
tavtîn-i nefs ederek dağları inleten sadâ-yı tekbîr içinde kendisini mücâhidân-ı İslâm ile beraber
Rûm ordusuna kemâl-i şiddetle vurdu. Müdhiş dağlar gibi durmuş olan Hristiyân alayları, bir
gün içinde yıldırım vurmuş gibi yerlere serildi. İmparator Romanus esîr oldu. Mücâhidân-ı
İslâm, kükremiş arslan gibi bakiyyetü's-süyûfu ta'kîb ederek, Rûmluk bu günden i'tibâren
Anadolu'da müzmahil oluyor, Türkler eski vatanlarına kavuşuyorlardı.
464 evâ'iline müsâdif olan Türkler'in bu galebe-i kâmilesi, âlem-i İslâmda Türkler'e
hâsseten Türkmenler'e pek büyük bir teveccüh-i umûmî [266] kazandırmış, imparatorun esâreti
İstanbul'a aks eyledikde yerine Kostantin Dukas oğlu Yedinci Mihâ'îl Bizans imparatoru olmuş
313 Ahmed Refîk Beyefendi'nin Târîh-i Umûmiyye'si bu mikdârı yüz bin gösteriyor.
314 Târîh-i Umûmî bunu da kırk bin gösteriyor.
609
310