Page 318 - 1-4_2
P. 318

Amasya Tarihi 1-4. Cilt                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
                                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR


                      Ba'dehû Ankara vâlîsinin kızı olup Amasya'da melik-i müşârün-ileyhe takdîm edilen
               esîreye teklîf-i İslâm ve melik-i müşârün-ileyhe tezvîc edileceği teblîğ edildiği hâlde tav'an
               kabûl-i İslâm etmediği cihetle bu teklîfi redd ederek tezvîce muvâfakat eyledi.
                      Esîrenin  kabûl-i  İslâma  icbâr  edilmesi  melik-i  müşârün-ileyhe  ba'zı  tarafdan  ihtâr
               edildiyse de "lâ-ikrâhe fi'd-dîn" 322  âyet-i kerîmesi mûcibince Melik Ahmed Gâzi bunu redd edib
               esîrenin Hristiyân olduğu hâlde "Gülnûş Bânû" tesmiye edilerek akd-i nikâhı Amasya kadısı
               Abdurrahmân el-Harezmî tarafından icrâ edilmiş, Melik Ahmed Gâzi cum'a gecesi Harşene
               kalesinde Şettât'ın sarâyında dâhil-i hücre-i zifâf oldukdan sonra Gülnûş Bânû tav'an kabûl-i
               İslâm etmişdir.
                      Melik Ahmed Gâzi, Harşene kalesine girdikden sonra Amasya vâlîsi olan Jutati'us'u,
               birkaç gün mukaddem kalenin teslîmini teklîf için nezdine gönderdiği elçisini salb eylediği
               kalenin bârûsuna salb ederek icrâ-yı kısâs edib Amasya patrîki olan Vengiyus'u makâmında
               ibkâ ve taltîf ve ba'dehû istîmân eden Rûmlar'a i'tâ-yı emân eyledi. [284]
                      Kale  muhâfızı  Mihrân  ile  Jutati'us'un  oğlu  Raminos,  Melik  Ahmed  Gâzi'nin  afvına
               dehâlet ve kabûl-i İslâm etmelerine binâ'en her ikisi de taltîf edilip Harşene kalesinde bulunan
               müstahfızların bir kısmı maktûl ve bakiyyesi de nâ'il-i şeref-i İslâm olmalarından dolayı boş
               kalan Andronik kilisesi câmiye tahvîl olunarak derûnunda cum'a günü edâ-yı salât edildi.
                      Cerîdetü'l-Acâ'ib'de mestûr olduğu üzere Rûm idâresinde Anadolu taksîmâtı şöyledir:
               "Arzu'r-Rûm ya'nî Anadolu on bir amel (vilâyet) olup Amel-i Harbiyye beş ve Amel-i Usâh üç
               ve Amel-i Osîkî on ve Amel-i Afşîn dört ve Amel-i Harsenûn kırk ve Amel-i Yelkân on altı
               husûn (gâlibâ elviye)den mürekkebdir". Bu ibâre-i Arabiyye'de mezkûr olan Harsenûn Amasya
               ve  Yelkân  da  Lika'onya  ya'nî  Konya  vilâyetleri  olup  Amasya  vilâyeti  Rûmlar'ın  dest-i
               gasbından kurtarıldığı zamân kırk kaleden mürekkeb cesîm bir vilâyet merkezi olduğu anlaşılır.
                      Amasya müverrihi Kara Müftüzâde Mustafa Vâzıh Efendi, "Belâbilü'r-Râsiye fî Riyâzi
               Amâsiyye" nâmıyla tesmiye etdiği târîhinde "Amasya ve havâlîsi Bağdâd'dan gelen üç yüz
               kadar  sûhteler,  Re'sü'l-Menâbir'in  ma'rifetiyle  feth  edib  Amasya'nın  birinci  fâtihi
               Re'sü'l-Menâbir olmuşdur" diyor. "Sûhteler" ta'bîri "Dânişmend" lafzından ve Re'sü'l-Menâbir
               lakabı  da  ru'ûs-ı  menâbirde  nâmına  hutbeler  okunduğu  münâsebetle  "Melik  Ahmed  Gâzi"
               isminden kinâye [285] olmalıdır, fakat "üç yüz kadar" ta'bîri her hâlde efsânedir. 323
                      Hâlbuki  Dürretü'l-Eslâk,  El-Aylem,  Câmiu'd-Düvel,  Mirkâtü'l-Cihâd  gibi  Âl-i
               Dânişmend hakkında ma'lûmât-ı lâzıme veren tevârîh-i muhtelifenin rivâyâtı cem' olunursa
               Melik Ahmed Gâzi'nin kuvve-i umûmiyyesi altmış bin kadar bir kesrete bâliğ olduğu anlaşılır.
               Şu hâlde üç yüzü taz'îf ederek önüne iki sıfır daha ilâve etmelidir.
                      Bununla  beraber  Amasya'nın  fethinden  sonra  Horasân  ve  Harezm  taraflarından
               Türkmen ve Türk ulusları akın akın gelip vilâyetin her tarafına iskân olundukları münâsebetle
               Dânişmendîler'in nüfûzu, mevki'i seneden seneye kuvvet bulmakda idi. Amasya'da toplu bir
               sûretde çok gelen kimselere "ulus gibi geliyor" denmesi bu zamânın bir hâtıra-i târîhiyyesidir.
                      Pon Kıt'ası demekle meşhûr olan şimdiki Sivas vilâyeti dâhilinde bulunan köylerin,
               obaların adları tedkîk olunduğu sûretde her biri bu zamânlarda ve daha sonra gelip yerleşmiş
               birer  oymağın,  obanın  adlarıyla  meşhûr  oldukları  tebeyyün  eder.  Binâ'en-aleyh  bu  vilâyet
               dâhilinde  bulunan  şimdiki  müslim  Türkler'in  ecdâdı,  işte  bu  zamânın  Türk  mücâhidleri,
               Horasân ve Harezm gibi Türkistân taraflarından gelen Türkler olduğu muhakkakdır. [286]
                      Amasya'nın fethinden sonra Melik Ahmed Gâzi, ammizâdesi Çavlı Bey idâresine büyük
               bir fırka-i  askeriyye verip Nikonya'ya tahassun eden Nastûr'un aleyhine irsâl  ve ümerâdan
               Karatigin, Serkis Ahmed Gâziler'i emîr-i müşârün-ileyhe terfîk ve diğer ammizâdesi Suli Bey
               kumandâsında bir fırkayı da Lâdik ve havâlîsine irsâl ve ümerâdan Ilgaz Muhammed Bey'i
               müşârün-ileyhin ma'iyyetine me'mûr etmişdi.

               322  Bakara, 2/256 (Ed.)
               323   Çünkü Alp Arslan-ı Selçûkî gibi kuvve-i kâhire sâhibi olan bir hükümdâra iki yüz bin askerle meydân okuyan
                  Bizans imparatorluğundan üç yüz kadar sûhteler ile koca bir vilâyeti zabt etmek tasavvur edilecek şey değildir.
                                                           616
                                                           317
   313   314   315   316   317   318   319   320   321   322   323