Page 362 - 1-4_2
P. 362

Amasya Tarihi 1-4. Cilt                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
                                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR


               idâme-i hayât eden ufak Trabzon hükûmât-ı Rûmiyye'sini ufak [411] bir himmetle kaldırdıkdan
               sonra Asya ve Avrupa'da şanlı bir devlet-i mu'azzama te'sîs ederdi. Tatarlar'ın bu mağlûbiyeti,
               Anadolu ümerâsına kudret-i müdâfa'a verdiği cihetle Tatar nüfûzunun Anadolu'da zevâline bir
               başlangıç olmuşdu.
                      Çünkü Karaman Beyzâde Şemseddîn Mehmed Bey Anadolu ümerâsının kısmen esîr ve
               kısmen  perâkende  bir  sûretde  meşgûl  ve  Tatar  kuvveti  de  mefkûd  olmasından  bi'l-istifâde
               Târîh-i  İbni  Bîbî'de  mezkûr  olduğu  üzere  boş  kalan  Konya  şehrine  ve  Kunduz  Beyzâde
               Celâleddîn  Mâh-ı  Alem  Bey  dahi  Amasya  şehrine  bi'l-hücûm  her  ikisini  de  zabt  ederek
               Konya'da Gümüşlüzâde Hâce Sa'deddîn Yûnus el-Müstevfî ile beylerbeyi Şemseddîn Tutaş
               Beyzâde Celâleddîn Husrev Şâh Bey'i   404  ve birkaç refîkini ve Amasya'da vâlî kâ'im-makâmı
               olan İzzeddîn Gül Bey ile rüfekâsını katl etmişlerdir.

                      Celâleddîn Mâh-ı Alem Bey
                      Mukaddime'de  mezkûr  olduğu  üzere  Havza'da  Gitürlü  kabîlesi  re'îsi  olan  Kunduz
               Beyzâde Şemseddîn Mehmed Bey'in mahdûmu olup ba'zı evrâk-ı  atîkada "Mâh Melek bin
               Muhammed bin Kunduz" şeklinde mestûrdur. Emîrü'l-Hâc [412] Veliyyeddîn vakıf-nâmesinde
               "Mâh-ı Alem  405  bin Muhammed" ve sonradan tertîb edilen hudûd-nâmesinde "el-Emîrü'l-Kebîr
               Celâlü'd-Devle Ve'd-dîn Mâh-ı Alem bin Muhammed el-Havzî" sûretinde muharrer olan budur.
                      Amasya hâkimi Celâleddîn Mâh-ı Alem Bey, Amasya vilâyeti dâhilinde Tatarlar'dan
               bîzâr ve Selçûkîlerden dil-âzâr olan ümerâ ve efrâd-ı müslimeyi idâresi altına alarak Amasya'yı
               675  evâsıtında  zabt  edib  ihtifâ  eden  Amasya  kâdı'l-kudâtı  Sadreddîn  Muhammed  et-Tiflîsî
               yerine  Amasya  ulemâsından  Emîneddîn  Muhammed  İbnü't-Tebrîzî'yi  nasb  ederek  Tokat,
               Canik, Sinop, Sivas, Karahisâr-ı Şarkî taraflarını istîlâya kıyâm etmiş idi.
                      Çünkü Tokat  emîri  Nûreddîn  Cibrîl,  Canik  emîri  Necmeddîn  Ferruh,  Sinop  emîri
               Emîneddîn  Mikâ'îl,  Sivas  emîri  Nusreteddîn  Behmen,  Karahisâr-ı  Şarkî  emîri  Sirâceddîn
               İsmâ'il ve emîrü's-sevâhil Sinâneddîn Mûsâ Beyler harben esîr olarak Mısır'a gidip Amasya
               vâlîsi Seyfeddîn Torumtay münhezimen Kayseriyye'de mukîm ve Simre nâzırı Toka Noyin
               dahi Elbistân sahrâsında maktûl oldukları cihetle Amasya vilâyeti ve havâlîsi ümerâdan hâlî bir
               hâlde bulunuyordu.
                      Ikdu'l-Cümân, Uyûnü't-Tevârîh, Mesâlikü'l-Ebsâr gibi ümmehât-ı târîhiyyede mebsût
               olduğu üzere Moğol hükümdârı Abaka Hân'ın etrâfını alan [413] Hristiyân râhibleri Anadolu'da
               makâsıd-ı Hristiyâniyyenin ve âmâl-i Ermeniyye'nin husûlüne en birinci mâni', Mu'îneddîn
               Pervâne ve Seyfeddîn Torumtay Beyler olduğunu zann ederek bunlara tevcîh-i husûmet ve
               huzûr-ı hânîde müşârün-ileyhimâyı inhizâma bâ'is olmakla ithâm ve izâle-i vücûdlarına ikdâm
               ediyorlardı.
                      Abaka Hân'ın câsusu olan İzzeddîn İbik Baba, bu esnâda Mısır'dan avdetle zâten hasm-ı
               bî-emânı  olduğu  Pervâne  Bey'in  izâle-i  vücûduna  fırsat  zamânının  hulûl  etdiğini  anlayıp
               Pervâne  ve  Torumtay  Beyler'in  Mısır  hükümdârı  Baybars  Hân  ile  müttefik  olduklarını  arz
               etmekle Abaka Hân'ın gayzı, bütün şiddetiyle bunlara teveccüh etmiş idi.
                      Fi'l-hakîka  Anadolu  ordusunu  idâre  eden  bu  iki  zât,  Mısır  Türkleri'yle  akd-i ittifâk
               ederek  Tatarlar'ı  Anadolu  kıt'asından  tard  ve  memleket-i  Selçûkiyye'yi  Hristiyânların
               nüfûzundan tahlîs etmeğe söz vermişlerdi. Anadolu hükümdârı olan Gıyâseddîn Keyhusrev
               dahi bu ittifâkı tervîc ederek Mısır hükümdârının himâyesini kabûl etmiş idi.
                      Fakat Mısır hükümdârı Baybars Hân, Tatarlar'a harben galebe ederek Kayseriyye'ye
               kadar  gelip  Anadolu  ümerâsını  ve  hâsseten  Mu'îneddîn  ve  Seyfeddîn  Beyler'i,  makâle-i
               sâbıkanın infâz-ı ahkâmına da'vet ve merâsim-i mahsûsa îfâ eylediği hâlde bu iki emîrden hiç


               404   Husrev Şâh, Kedağra'da Taşan Bey'in dedesi Mahmûd Şâh Bey'in babasıdır.
               405   Mâh-ı Alem, sancağın ucundaki yıldız şeklinde olan demire denir. Türkçemizde bunun mukâbili "mancuk"
                  kelimesi olup emîr-i müşârün-ileyhin Türkçe adı "Mancûk" olduğu zann olunur. Çünkü bu zamânın ricâlinden
                  Mancuk bin Muhammed görülmekdedir.
                                                           660
                                                           361
   357   358   359   360   361   362   363   364   365   366   367