Page 374 - 1-4_2
P. 374

Amasya Tarihi 1-4. Cilt                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
                                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR


               Kütahya'da Germiyânzâde Alîşîr, Isparta'da Hamîd, Antalya'da Teke   423  Beyler i'lân-ı istiklâl
               etdikleri gibi Söğüt kasabasında dahi Gâzi Ertuğrul Beyzâde Muzaffereddîn Osmân Bey kendi
               nâmına hutbe-i istiklâlî okutmuşdur.
                      Yukarıdan  beri  devâm  eden  tafsîlât-ı  târîhiyyeden  müstebân  olduğu  üzere  Söğüt
               emâretinde bulunan müşârün-ileyh Muzaffereddîn Osmân Bey [446] ibtidâ Simre hükümdârı
               Sultân  Gıyâseddîn  Mes'ûd  nâmına,  bunun  azl  ve  habsinden  sonra  birâderzâdesi  Sultân
               Alâ'eddîn Keykubâd nâmına ba'dehû kendi nâmına hutbe okutarak nîm-müstakil bir sûretde
               mücâhedâtına devâm etmekde idi. Ancak 699'da Sultân Alâ'eddîn Keykubâd'ın dahi azl ve
               nefyine  binâ'en  doğrudan  kendi  nâmına  hutbe  okutmakla  i'lân-ı  istiklâl  etmiş  olduğu
               muhakkakdır.
                      Bu hutbe-i  istiklâlin  hangi  ayda  kırâ'at  edildiği  tedkîkâtına  gelince  el-Muhtasar  Fî
               Târîhi'l-Beşer'de İmâdeddîn İsmâ'il bin Muhammed bin Arabşâh "699 rebî'ulevvelinin yirmi
               yedinci gününe müsâdif olan kânûn-ı evvel-i rûmînin yirmi üçüncü gününde Moğol askeri
               Humus civârında asâkir-i Mısriyye ile harb ve Gazân Hân'ın galebe etdiğini" tahrîr etmekdedir.
                      Şu kayd-ı târîhiyyeden müstebân olduğu üzere Sultân Alâ'eddîn Keykubâd'ın 699 senesi
               saferinde  azl  ve  nefy  edildiğinde  ve  hutbe-i  istiklâl-i Osmânî sene-i  mezbûre  saferinin
               yirmisinden  sonra  ve  rebî'ulevvelin  yirmisinden  evvel  olduğunda  şübhe  yokdur.  Konya'da
               saferin  evâhirinde  vâki'  olan  hâdise-i  azlin  haberi  Söğüt  kasabasına  ancak  rebî'ulevvelin
               evâ'ilinde vâsıl olabileceği cihetle hutbe-i istiklâlin 699 rebî'ulevvelinde olduğu anlaşılır.
                      Sultân  Osmân  Hân-ı  Evvel  hazretleri,  bidâyet-i  emâretinden  beri  diyâneti,  adâleti
               rehber-i harekât ittihâz ederek mücâhedât-ı dîniyyesiyle iştihâr ve "Gâzi" unvân-ı celîlini ihrâz
               için dîn uğurunda bütün varlığını îsâr etdiği [447] târîhen muhakkak ve sûret-i resmiyyede
               muhteşem bir alay tertîb ederek kırâ'at-ı mevlid âdet-i müstahsenesi dahi kendisinden evvel
               gelen selâtîn-i İslâmiyye arasında gayr-ı ma'hûddur.
                      Saltanat-ı celîle-i Osmâniyye'nin her sene teyemmünen icrâ buyurduğu mevlid-i şerîf
               alay-ı vâlâsının tâ bidâyet-i te'essüsünden beri devâm edegeldiğine, cum'a atiyyesi nâmıyla
               ma'lûm olan sadakât-ı azîmenin her cum'a bezli, Sultân Osmân Hân-ı Evvel hazretlerinden beri
               selâtîn-i Âl-i  Osmân'ın  mu'tâd-ı  hümâyûnları  olduğuna  ve  sultân-ı  müşârün-ileyhin  imâmı
               olduğu zann edilen Süleyman Çelebi merhûmun tertîb eylediği manzûme-i mevlidin vücûduna
               nazaran hâkân-ı müşârün-ileyh hazretleri 699 senesi rebî'ulevvelinin on ikinci cum'a gününde
               kendi nâmına hutbe okudup teşekküren-lillâhi Ta'âlâ Resûl-i Ekrem Efendimiz Hazretleri'nin
               mevlid-i sa'âdetleri merâsimini îfâ ve bezl-i sadakât etdiği ve ba'dehû her sene bu merâsim îfâ
               edilerek görülen lüzûm üzerine manzûme-i mevlidin tertîb edilmiş olduğu tebeyyün eder.
                      Şu  hesâb  üzerine  rebî'ulevvelin  yirmi  yedisiyle  on  ikisi  arasında  vâki'  on  beş  gün,
               kânûn-ı evvelin yirmi üçünden bi't-tenzîl hutbe-i istiklâl-i Osmânî 699 senesi kânûn-ı evvelinin
               sekizinci gününe tesâdüf eder. Binâ'en-aleyh selâtîn-i Âl-i Osmân hazerâtı, istiklâl-i Osmânî
               merâsim-i mahsûsasını bir vazîfe-i dîniyye olmak üzere her senenin rebî'ulevvelinde on ikinci
               günü mevlid-i şerîf alay-ı vâlâsıyla îfâ buyurmakdadırlar.
                      Amasya vâlîsi Mühezzebeddîn Mes'ûd Bey, Gazân Hân'ın Mısır seferinde [448] Simre
               eyâleti  nâzırı  İşboğa  Noyin  ile  beraber  harbe  gidip  Söbüktay  oğlu  Şemseddîn  Ugurbay 424
               Amasya'da  vâlî  kâ'im-makâmı  kalmış,  Amasya  eyâleti  Tatar  askerinden  boşalmış  olduğu
               cihetle her türlü harekâta müsâ'id bir hâle gelmiş idi.
                      Bu müsâ'ade-i ahvâlden istifâde etmeğe çalışan Devletşâhzâde Gıyâseddîn İbrâhim Bey
               bin Sultân Süleyman öteden beri Sinop livâsında ve bütün Kastamonu vilâyetinde ceddinin ve
               pederinin fethinden dolayı iddi'â-yı hukûk etmekde olduğu münâsebetle birâderi İsmâ'il Bey



               423   Teke Bey, 677 'de Amasya vâlîsi Torumtay Bey'in vekîli olarak Antalya emîri olmuş idi. Ba'dehû orayı istîlâ
                  ve temellük etmişdir. Oğulları Osmân ve Mahmûd Beyler'e "Tekelü" denir. Hüseyin Bey bin İbrâhîm Bey bin
                  Mahmûd Bey 682 senesi ricâlindendir
               424   Bunun evlâdı Amasya'da "Ugurlu" demekle benâm ve bunlardan İbrâhim, Bâyezîd, Îsâ Beyler meşhûrdur.
                                                           672
                                                           373
   369   370   371   372   373   374   375   376   377   378   379