Page 375 - 1-4_2
P. 375

Amasya Tarihi 1-4. Cilt                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi Cilt: 2


               ile ittifâk ederek ibtidâ Sinop'u ve ba'dehû Kastamonu ve havâlîsini zabt ve istîlâ ve Tutaş oğlu
               Şemseddîn Timur Bey'i tard etmekle sâ'ir uç ümerâsı gibi i'lân-ı istiklâl etmişdir.
                      Simre  eyâleti vâlîsi  Mühezzebeddîn Mesûd  Bey  699  cumâde'l-ûlâsında  Amasya'ya
               avdet eyledikde Kızılırmak'ın cihet-i şimâliyyesini tamâmiyle istîlâ eden Devletşâh Oğulları'nı
               Kastamonu eyâletinden def' için harb etmek lüzûmunu anlıyor, fakat ne Tatarlar'dan ne de
               Türkler'den aslâ emîn olamıyordu.
                      Çünkü bidâyet-i  emâretinden  beri  nâzır-ı  eyâlet  İşboğa  Noyin  ile  vekîl-i emâret
               Ugurbay,  Tatar  oldukları  münâsebetle  Mes'ûd  Bey'i  fevkalâde  tazyîk  ederek  enzâr-ı
               umûmiyyede  pek  çok  mezâlim  icrâsına  sevk  ediyor,  [449]  Mes'ûd  Bey  dahi  genç,  gâyet
               müteharrik,  mütekebbir,  harîs-i  şöhret  bir  adam  olduğu  münâsebetle  bir  tarafdan  Sultân
               Mes'ûd'un etvâr-ı  mülûkânesini  izhâr  ederek  ibrâz-ı  azamet  ediyor,  diğer  tarafdan  pek
               lâ'ubâliyâne irtikâb-ı fısk u fücûr ederek bütün seyyi'âtını halka gösteriyordu.
                      Hulâsa Mes'ûd Bey'in kibir ve gurûru Tatarlar'ı, fısk u fücûru da Türkler'i pek ziyâde
               dil-gîr etmiş idi. Bu cihetden Câmiu'd-Düvel'de mezkûr olduğu üzere bütün eyâlet halkı Mes'ûd
               Bey'in  zevâl-i  ikbâlini  dört  gözle  gözlüyorlar,  bunun  seyyi'ât-ı  ef'âlinden  dolayı  Tatarlar'ın
               îkâ'-ı mezâlim etmesinden Allâh'a sığınıyorlardı.
                      Nihâyet  Mes'ûd  Bey  mevki'-i  resmîsini,  ikbâl-i  zâtîsini  muhâfaza  etmek  için  699
               cemâziyelâhirinde 425  Kastamonu hâkimi Sultân Gıyâseddîn İbrâhim bin Sultân Süleyman   426
               harbine giderek Sinop havâlîsinde eylediği muhârebede maktûl ve cesedi Amasya'da pederinin
               türbesine menkûl olarak Simre emâretine Şemseddîn Ahmed el-Lâkûşî nasb edilmişdir.

                      Şemseddîn Ahmed Bey
                      Sultân  Gıyâseddîn  Keyhusrev'in  zamânında  dîvân-ı  sultânîde  çavuşbaşı  iken  676'da
               Pervâne Bey'le beraber maktûl olan Seyfeddîn Alakuş Bey'in [450] oğlu olup 699 recebinde
               Simre  vâlîsi  olmuşdur.  Pederi  Alakuş  (Lâkûş)  demekle  meşhûr  olduğundan  ona  nisbetle
               Şemseddîn Ahmed Bey'e "Lâkûşî" denmişdir.
                      Sultân  Mahmûd  Gazân  Hân,  Sultân  Mes'ûd'un  i'zâmından sonra Amasya'da kâ'in
               darb-hâne-i  sultânîde  altın  ve  gümüş  sikke  kesdirdiği  Meskûkât-ı  Atîka  Kataloğu'ndan
               nümâyândır.  Hattâ  müşârün-ileyhin  meskûkâtından  Ahmed  Tevhîd  Beyefendi  hazretlerinin
               bana lutfen hediyye etdiği bir gümüş sikkesi müşâhede olundu. Bu sikkenin yüzü ortasında
               "Lâ'ilâhe İllallâh Muhammedün Resûlullâh" ve kenârında "Duribe bi-Amâsiyye senete tis'in ve
               tis'îne ve sitti-mi'e" ibâreleri güzelce okunmakda ve arkasında Moğol hattıyla muharrer bir
               ibâre olup "Gazân Mahmûd" açıkça görülmekdedir.
                      699 şa'bânında Amasya vâlîsi Şemseddîn Ahmed Bey, kâdı'l-kudâtı Şemseddîn Ahmed
               İbnü'l-Verdî,  me'zûn  bi'l-iftâ  Mecdeddîn  Muhammed  bin  Alî  er-Rûmî,  e'âzım-ı  ulemâdan
               Cemâleddîn  Yûsuf  bin  Hasan,  Mecdeddîn  Îsâ  es-Salgarî,  Bedreddîn  Mahmûd  bin  Alî  ve
               ulemâdan  Pîr  Şihâbeddîn  Ahmed  bin  Muhammed,  Alâ'eddîn  Alî  bin  Dâvud,  Cemâleddîn
               İbrâhim  bin  İlyâs  el-Aksarâyî,  Muhyiddîn  Muhammed  bin  Ya‘kûb,  Mecdeddîn  Ömer  bin
               el-Hakkârî, Nasreddîn  Muhammed bin  el-Garmînî  ve meşâhîr-i  ümerâdan Alâ'eddîn  Savcı,
               Nâsıreddîn Muhammed bin Mûsâ bin Torumtay olup Simre eyâleti nâzırı İşboğa Noyin idi.
                      Devletşâh oğlu Sultân Gıyâseddîn İbrâhim Hân'ın dâ'ire-i nüfûzu tevessu' [451] ederek
               Kastamonu ve Ankara vilâyetlerini kâmilen istîlâ etmiş idi. Hattâ Bafra kasabasını alıp Simre
               eyâletini tehdîd etmekle beraber Sultân Mahmûd Gazân Hân'a karşı mutâva'atkârâne bir meslek
               ta'kîb ederek te'mîn-i mevki' ediyordu. Muhârebât-ı Mısriyye ile pek fuzûlî meşgûl olan Gazân
               Hân,  bunun  harekâtından  ve  sâ'ir  uç  beylerinin  müstakilâne  mücâhedâtından  igmâz-ı  ayn
               etmeğe mecbûr idi.




               425   Amasya'da pederinin türbesi evkâfını bu târîhde tanzîm etdiği vakıf-nâmesinden anlaşılır.
               426   701 târîhli vakıf-nâmesinde bu unvân ile mezkûrdur.
                                                           673
                                                           374
   370   371   372   373   374   375   376   377   378   379   380