Page 522 - 1-4_2
P. 522
Amasya Tarihi 1-4. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Bunlardan her birinin idâresinde üçer beşer bin eşkıyâ vardı. Erbâb-ı ihtilâlin kuvve-i
umûmiyyesi yetmiş binden ziyâde idi. Başkumandanları Urfalı Abdulhalîm Bey'di. Târîh-i
Na'îmâ'da bunların ahvâli oldukça mufassaldır. Yalnız erbâb-ı ihtilâlin makâsıdı
yazılmamışdır.
Erbâb-ı ihtilâlin makâsıdı, cereyân eden ahvâle bakılırsa iki şeyden ibâret olduğu
görülür: Birincisi o zamân devlet mektebi demek olan Enderûn'a Türkler'in de kabûlü, ikincisi
gayr-i Türkler derecesinde Türkler'in de menâsıb-ı âliye-i devleti işgâli.
Anadolu'da mükemmel teşkîlâta mâlik olan erbâb-ı ihtilâl, kendi gâyelerine ermek için
kimseyi dinlemiyorlar, Osmanlı hânedânını tanımıyorlardı. Bâb-ı âlî, Hüseyin Paşa'nın Amasya
kalesinden firârıyla fevkalâde telâş ve ıztırâb içinde idi. Bunu elde etmek için her türlü
fedâkârlığı göze aldırmışlardı.
Hüseyin Paşa gâyet âkil, müdebbir, nüfûzlu bir zât idi. Bunun erbâb-ı ihtilâl içinde
vücûdu bâb-ı âlîce ne kadar muzır telakkî ediliyorsa ihtilâlcilerin başı olan Abdulhalîm için de
o kadar muzırdı. Çünkü riyâset, Hüseyin Paşa'ya intikâl edecekdi.
Amasya beyi İbrâhim Bey, erbâb-ı ihtilâli teşvîk eden rü'esâdan idi. Kimseyi
tanımıyordu. Bunun için bâb-ı âlî, kendisine iltihâk [348] eden Hüseyin Paşa'yı İstanbul'a i'zâm
ve teslîm etmek şartıyla Abdulhalîm'e Amasya sancağı beyliğini tevcîh etdi.
Abdulhalîm Bey
Urfa dâhilinde sâkin Kılıçlu aşîreti efrâdından Alî'nin oğludur. Sekbân bölüğünün
yazıcısı olduğundan "Karayazıcı" demekle meşhûr oldu. Kethüdâsı olduğu gayr-i Türk beylerin
ve paşaların tahkîrâtı yüzünden başına topladığı adamlarıyla kıyâm etmişdi.
1007 senesi zilhiccesinde Ankara civârında Çubukova'da i'lân-ı isyân ederek bâb-ı âlî
ricâlini sarsdı. Yıldızlı İbrâhim Bey'in azline binâ'en 1008 senesi muharreminde Amasya
sancağı beyi oldu. Deli Zülfikâr Ağa'yı tarafından mütesellim yapıp Amasya'ya, Hüseyin
Paşa'yı da İstanbul'a gönderdi.
Abdulhalîm Bey Ankara altından Çorum yolunu tutdu. Buradan Amasya'ya gidecekdi.
Çorum beyi Murâd Bey kendisine gelen ahz u girift fermânına rağmen Abdulhalîm'i tantanalı
bir sûretde istikbâl etdi. Abdulhalîm'in şeyhülislâmı makâmında Kayseriyyeli eş-Şeyh
Abdurrahîm Efendi durmuş, vezâretini Kalenderoğlu Mehmed yapıyordu.
Erbâb-ı ihtilâlin hedefi Sivas beylerbeyi Deli Mahmûd Paşa idi. Abdulhalîm Bey
Geldiklan sahrâsına gelip şâhâne çadırını kurmuş, her tarafa fermânlar veriyor, kendisine
"Halîm Şâh" unvânını verip tuğrâ çekiyordu. Hâlbuki erbâb-ı ihtilâlin maksadı [349]
Abdulhalîm'in şâhlığı, sultânlığı değildi. Şûrânın verdiği karârı infâz edecek bir makâm-ı
riyâsetdi.
Fakat Abdulhalîm Bey 1008 senesi rebî'ulevvelinde Amasya'nın Geldiklan nâhiyesinde
kâ'in Ortaköy'ü merkez-i saltanat ittihâz etmişdi. Buradan her tarafa e'imme ve hutabâ ta'yîn
ediyor, fermânlar, berâtlar veriyordu. Kendisine bu maksadı anlatacak adamları Osmanlı diye
öldürüyordu. Abdulhalîm'in birden parlayan nüfûzu müdhişdi.
Deli Mahmûd Paşa, Abdulhalîm'in nüfûzundan fenâ hâlde ürkdü. Derhâl Ermenîliği
tutup Osmânlılık'dan tecerrüd ederek isyân etdi. Abdulhalîm'e bey'at ederek tarafından Sivas
beylerbeyi oldu. Bâb-ı âlî tarafından da Karaman beylerbeyi Dârendeli Nûh Paşa'ya bunların
her ne sûretle olursa tutup i'dâmları emri verildi.
Amasya mütesellimi Deli Zülfikâr Ağa, ma'iyyetinde beş bin piyâde, üç bin süvârîden
mürekkeb fırkasını alıp Geldiklan sahrâsına giderek Abdulhalîm'in ordusuna iltihâk etdi.
Bâb-ı âlî, Mahmûd Paşa ile Zülfikâr Ağa'nın iltihâkını haber aldıkda Sivas
beylerbeyiliğine Çerkes Mahmûd Paşa'yı nasb etdi. Bu da âsî ve deli çıkdığından Sivas'a
"Alacaatlı" demekle meşhûr Ahmed Paşa'yı, Amasya beyliğine de Karahisâr-ı Şarkî beyi
Ahmed Bey'i ta'yîn ederek gönderdi.
819
521