Page 526 - 1-4_2
P. 526
Amasya Tarihi 1-4. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
etmişdi. Arnavut Hüseyin Ağa, birinci silahdâr bölüğünde mukayyed olup 1011 senesi
recebinin yedisinde Amasya'da Büyük Hüseyin Ağa evkâfına mütevellî olmuşdu. 607
Erbâb-ı ihtilâlin Arnavut Sinan Paşazâde vezîr Mehmed Paşa'yı, Boşnak Husrev Paşa'yı,
vezîr-i sâlis el-Hâc İbrâhim Paşa'yı münhezim ve Sokullu Mehmed Paşazâde vezîr Hasan
Paşa'yı şehîd etdikden sonra kâ'im-makâm-ı sadr-ı âlî Arnavut vezîr Hâfız Ahmed Paşa'yı
kaçırıp ordularını perîşân ve ağırlıklarını yağmâ etdikleri Üçüncü Sultân Mehmed'le gayr-i
Türk vezîrlerini sarsmışdı.
Erkân-ı devlet, bu cem'iyyet-i ihtilâliyyeyi bir an evvel inhilâle uğratmak çâresini
düşündü. Türkler'e vezâret, ihtilâl başbuğlarına beylerbeyilik, mîrlivâlık vererek dağıtmayı
tecrübe etdi. Karaman beylerbeyi Dârendeli Nûh Paşa'ya vezâretle Anadolu vâlîliğini, mîrâhûr
Zeynelâbidîn oğlu Nasûh Paşa'ya Sivas beylerbeyiliğini verip gönderdi (1011).
Nûh Paşa, defterdârlıkdan yetişme bir Türk idi. 929 târîhinden beri bu âna kadar
Türkler'e vezâretle Anadolu vâlîliği verildiği yokdu. Kezâlik Nasûh Paşa hâlis Türk idi. Ermenî
dönmelerinden değildi. [359] Gayr-i Türkler'e mîrâhûrlukdan vezâret verildiği hâlde buna
vezâret va'diyle beylerbeyiliği verilmişdi.
Deli Zülfikâr Bey, Amasya müdâfi'lerine emân verip erbâb-ı ihtilâlin makâsıdını
anlatdı. Deli Zülfikâr'ın sözleri bütün a'yân-ı livâyı teshîr etdi. Herkes kendisine hak veriyor,
beraber çalışacaklarını ta'ahhüd ediyordu. Deli Zülfikâr Bey, tenvîrât ile bütün Amasya ve
mülhakâtını erbâb-ı ihtilâle râm etdi.
Şâyân-ı dikkatdir ki Anadolu'da meskûn erbâb-ı tımâr ve ze'âmetden olan gayr-i Türkler
de erbâb-ı ihtilâlin da'vâlarına iştirâk etmişlerdi. Çünkü vezâret, sadâret, serdârlık gibi menâsıb-
ı âliye bütün sarâylı gayr-i Türkler'e münhasır olduğundan bunlar da o meziyyetlerden Türkler
gibi mahrûmlardı.
Enderûn denilen sarây devlet mektebinde Anadolu Türkleri yok değildi. Fakat
bunlardan nâ'il-i vezâret olanlar yokdu. Bu Türkler'in nihâyet olacağı müteferrikabaşı,
çavuşbaşı, ikinci derecede beylerbeyi idi. Vezâret ve sadâret, âdetâ Arnavutlarla Boşnaklara
hâs bir mesned-i âlî idi.
Dârendeli Nûh Paşa, muvaffak olamadı. Çünkü ummadığı vezârete nâ'il olunca
kendisine gurûr geldi. Türkler'e karşı cebr ve şiddet isti'mâl ederek işe başlamışdı. Hâlbuki
erbâb-ı ihtilâl, bütün livâlara ta'yîn edilen sancak beylerini tenvîr ederek kendilerine râm
etmişlerdi. Bir hamlede Nûh Paşa'nın cem'iyyetini târumâr etdiler.
Nasûh Paşa, erbâb-ı ihtilâlin damarını, makâsıdını pek güzel [360] bilirdi. Sivas
beylerbeyi olup gelince bütün başbuğlara maksadlarını açık bir sûretde söylemelerini teklîf ve
onlarla müzâkereler akd etdi. Sivas'dan kalkıp livâları devre çıkdı. 1012 senesi saferinde
Amasya'ya geldi. Bütün kazâların a'yânını topladı.
Amasya'nın erbâb-ı nüfûz ve iktidârından Hacı ve Çelebi Efendiler'le kadı Bayrâm-zâde
Mahmûd, kibâr-ı müderrisînden Dursunzâde Mehmed, Sinânzâde Şeyh Ya'kûb, Cum'azâde
Hızır Efendiler'in tavassutu sâyesinde Deli Zülfikâr arz-ı inkıyâd ederek terfî'an Karahisâr-ı
Şarkî beylerbeyiliğine ta'yîn edildi. Erbâb-ı ihtilâlden Deli Tâhir Bey, Amasya beyi oldu.
Çünkü Nasûh Paşa, hükûmet-i Osmâniyye tarafından erbâb-ı ihtilâlin her türlü şerâ'itini
kabûle murahhasdı. Bu şerâ'it kabûl edilince Deli Zülfikâr Bey'in inâd ve mükâberesinde bir
ma'nâ kalmazdı. Lâdik voyvodası Tayyâr Mustafa Ağa'nın akıl ve dirâyeti, nutuk ve şecâ'ati
Nasûh Paşa'nın nazar-ı dikkatini celb etdiğinden mûmâ-ileyhi kendisine kethüdâ nasb etdi.
Deli Tâhir Bey
Devâtdâr Ahmed Paşa bin Hacı Şâdgeldi Paşa ahfâdından olup Amasya vâlîsi şehzâde
Sultân Ahmed'in dâmâdı Nasûh Beyzâde Süleyman Bey'in birâderzâdesi Mehmed Bey'in
607 Akîk muhâsebe defterinde böyle mukayyeddir.
823
525