Page 90 - 1-4_2
P. 90
Amasya Tarihi 1-4. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Bu kayanın şimâl eteği gâyet latîf, manzarası dil-firîb bir mevki'-i âlî olup, kudret-i
feyyâze-i Hudâ buraya her türlü hüsn ü letâfeti, feyz ü şerâfeti ihsân buyurmuşdur. Düz yerine
"Beyler Sarayı" denir. Orada hilâfet-i mu'azzama-i Osmâniye'nin muhteşem bir sarâyı, hazret-i
"Pîr İlyâs Halvetî"nin âlî bir türbesi olup, Pâdişâhân-ı Âl-i Osmân (edâmallâhu hilâfete
neslihim ilâ âhiri'd-devrân) hazerâtından birkaç sâhib-kırân-ı zî-şânın mevlidi ve pek çok fuzalâ
ve evliyânın medfenidir.
Bâlus Kayası mukâbilinde bulunan dağa "Lokmân Dağı" denir ki "Savakça Mahallesi"
arkasından "Kibrîthâne" önüne kadar iner. Bu kayanın mühtehâsında yol üzerinde kadîmen
türbe olmak üzere oyulmuş olan bir mağara vardır. Bu dağın cenûb tarafları gâyet yüksek, [49]
hevâdâr bir yayla olup, Amasya'da Dârü'ş-Şifâ tabîbi "Reşîdeddîn Lokmân bin Hasan el-
Harezmî" 132 nâm hekîmin mülkü olduğu münâsebetle yaylaya, dağa, suya umûmen "Lokmân
Yaylası", "Lokmân Dağı" ve "Lokmân Suyu" denmişdir.
Hekîm-i mûmâ-ileyh, yaylada düz bir mevki'de medfûn olup, mezârı gâyet büyük
yapılmışdır. "Ferhâd"ın mezârına müşâbih olup nübüvvet ve velâyetinde ihtilâf olunan meşhûr
"Lokmân Hekîm" olmak üzere gösterilmekdedir. Fakat bu "Lokmân", "Ferhâd" gibi bir şahs-ı
mevhûm olmayıp 727 sene-i hicriyyesi ricâlinden olan "Reşîdeddîn el-Harezmî"dir. Hekîm-i
mûmâ-ileyhin ismi o rivâyet-i ma'hûdeyi tevlîd etmişdir.
Bâlus Kayası ile Lokmân Dağı arasında latîf, vâsi' bir dere olup her iki tarafı bâğ ve
bostân, bahçe ve gülistândır. Bu dere, "Beyler Sarayı" üzerinde iki kola münkasim olup, bir
kolu Sofular Mahallesi’ne ya'nî garb tarafına, diğer kolu da Bâyezîd Paşa Mahallesi’ne ya'nî
şimâl tarafına iner.
Üstünde sarây-ı şeref-âbâd kadîmdir
İşte burası mevlid-i Sultân Selîm’dir
Bir kışla vü mekteb ile umrânı azîmdir
Bunlarla teceddüd eder edvâr-ı Amasya
[50] Elsine-i âmmede "Beyler Sarâyı", "Sarây Düzü" ve "Pîr İlyâs" demekle meşhûr
olan bu mevki'-i müstesnâ, feth-i celîl-i İslâma kadar kimlere makarr u mesken olduğu ma'lûm
olamadı. Fakat hükûmet-i Dânişmendiye'nin fethinden i'tibâren Amasya'ya hâkim olan selâtîn
ve ümerâ-yı İslâmın merkez-i ikâmeti olmakla bir mevki'-i târîhî olarak tanınmışdır. Etrâfında
ve üstünde câbecâ görülen harâbeler, bu makâm-ı âlîde pek çok zevâtın istirâhat ve icrâ-yı
hükûmet etdiklerini isbâta medâr olur.
Burası 614 târîhli olarak bulunan bir vesîka-i şer'iyyede "Mülk-i Gıyâseddîn Şâh" diye
ma'rûf ve mukayyed bulunması, "Sultân Mes'ûd-ı Selçûkî" devrinden i'tibâren makarr-ı
şehzâdegân olduğuna delîl olabilir. Mu'ahharan 665 târîhlerinde vüzerâ-yı Selçûkiyye'den
meşhûr "Mu'îneddîn Pervâne Bey"in eniştesi olan "Emîr Gümüşlü (Emîneddîn Yûnus el-
Müstevfî)" tasarrufuna geçip, emîr-i müşârün-ileyhin irtihâlinde evlâdına intikâl ederek tûl-i
müddet bunların tasarruflarında kalmışdır.
"Gümüşlüzâde Tâceddîn Mahmûd Çelebi" Amasya'da icrâ-yı emâret etdiği zamân,
buraya bir kasr-ı âlî binâ edib şark tarafı "Gümüşlüzâde Köşkü", garb tarafı "Gümüşlüzâde
Bahçesi" demekle meşhûr olmuşdur. Emîr-i müşârün-ileyh bahçesi başında binâ eylediği
muhteşem, sengîn fakat ufak türbesinde halîlesi [51] "Döndü Hâtun" ve kerîmesi "Ayşe Hâtun"
ile medfûndur.
800 senesi evâ'ilinde Amasya'yı vâlîlikle teşrîf buyuran "Çelebi Sultân Mehmed Hân"
hazretleri "Gümüşlüzâde Köşkü" yerini "Gümüşlüzâde Hoca Celâl Çelebi"den iştirâ ve ba'dehû
bir sarây-ı âlî inşâ etdirmiş ve "Gümüşlüzâde Bahçesi" tamâmiyle "Gümüşlüzâde" sülâlesi
yedinde kaldığından "Gümüşlüzâde Pîr İlyâs el-Halvetî" ve dâmâdı "Gümüşlüzâde Büyük
132 Tercemesi "Bâb-ı Sânî"de zikr olunacakdır.
77
89