Page 96 - 1-4_2
P. 96

Amasya Tarihi 1-4. Cilt                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
                                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR


               kıt'asında "Mihridad-Mitrad" hükûmeti teşekkül etmezden mukaddem "Hâlîb-Sâlîb" ve "Tîbâr"
               ve "Mosnik-Bozok" ve "Makron" ve "Sân-Çân" akvâmı meskûn idi."     135
                      Şu  akvâmın  Türk  oldukları  bâlâda  "Mir'âtü'l-İber"den  naklen  tahrîr  edilmiş  idi.
               "Sânlar", târîhen "Zânlar-Çânlar" demekle meşhûr olan Türkler olup "Zanit  136 -Canik" şehri
               bunların âsârından olduğu ma'lûm ve "Amasya Kalesi"ni binâ eden "Karasan" bunların ceddi
               olması ağleb-i ihtimâldir. "Harcene" rivâyeti "Karaçan" olmasını daha ziyâde takviye eder.
                      Şu esâs üzerine bu "Harşene"nin pederi gösterilen "Rûm" ismi, bunun pederi gösterilen
               "İlikan" ismine bakılırsa esâmî-i Rûmiyye'den olmayıp Türk ismi olduğu zann edilir. Şu hâlde
               [67]  "Rûm",  bir  ism-i  menhût  olup  "Barûm" 137   isminden  evveli  naht  edilmiş  ve  "İlikan",
               mu'arreb olarak "İli Hân" 138  ve "Esved", "Usvet" 139  olduğu tahmîn olunur. Türkler'in ceddi
               "Yâfes bin Nûh" olduğuna göre "Sâm" ismi muharref olup "Süli"   140  yâhud "Sülim" 141  olduğu
               muhtemeldir. Şu ihtimâle binâ'en, "Sâm" add edilen "Sülim" ile Hazret-i Nûh arasında hayli
               butûn hazf edilmiş olur.
                      Tevârîh-i Arabiyye'de zabt ve tertîb edilen şu nesebin tamâmiyle yalan olmayıp yanlış
               olduğu ve Pon kıt'asında "Kurûn-ı Ûlâ"da meskûn olan akvâmın mâhiyet-i milliyyesini bir
               derece ta'yîn edeceği teslîm olunursa şu ensâbın kıymet-i târîhiyyesi takdîr edilmiş olur.
                      Bu kalenin bânîsi hakkında şark ve garb arasında tebâyüne karîb bir tehâlüf vardır.
               Müverrihîn-i Arab, bu kalenin bânîsi "Harşene" [68] olduğunu beyân etmekde müttahidü'l-lisân
               oldukları bâlâda nakl edilen kuyûd-ı târîhiyyeden anlaşılmışdır. Avrupa müverrihleri "Kurûn-ı
               Ûlâ"nın  nısf-ı  evvelini  edvâr-ı  mechûleden  i'tibâr  ve  bu  devre  âid  her  türlü  ma'lûmât-ı
               târîhiyyeyi  esâtîr-i  evvelîn  olmak  üzere  telakkî  ederek,  ba'zıları  bu  kıt'ada  bulunan  âsâr-ı
               kadîmeyi Pon krallarına atf ve isnâd ve bir kısım müdekkiki tereddüd edib daha evvele doğru
               ircâ'-ı nazar etdikleri görülmekdedir.
                      Erbâb-ı tedkîkden "Texier", Küçük Asya’ya âid eserinde diyor ki: "Bu kaleyi burada
               icrâ-yı hükûmet eden "Mihridad", mîlâd-ı Îsâ'dan iki buçuk asır evvel binâ etmişdir." "Vital
               Könye" dahi "Asya'da Türkiye" adlı eserinde bu kavli nakl ve te'yîd etmekde olup, şark ve
               garbın  bu  husûsda  nokta-i  nazarı  tehâlüf  ediyor.  Bu  tehâlüfü  el-yevm  Küçük  Asya'da
               "Hitit-Hıtay"  hükûmet-i  kadîmesi  hakkında  bezl  edilen  mesâ'î-i  cedîde  netîcesinde  keşf
               edilecek âsâr-ı kadîmenin hall edeceği şübhesizdir.
                      Bu kale şarkdan garba uzun, şimâl tarafları düz, cenûb tarafları engin ve etrâfı takrîben
               on beş metre kadar mürtefi' taş duvâr ile muhâtdır. Şark tarafı garba nisbetle aşağı, garb tarafı
               daha yüksek, üstü umûmen düz ve murabba'dır. Garb taraflarının irtifâ'ı şarka nisbetle yirmi
               metre kadar ziyâdedir.
                      Kale, bir mahalle i'tibârında olup iki burcu, iki kapısı, [69] bir sarâyı, bir câmii, bir
               medresesi, bir zâviyesi, bir imâreti, bir kuyusu ve iki hamâmı vardır. Burcun biri şarka diğeri
               şimâle nâzır olup  mevki'leri  yüksekdir. Kapılardan biri  Şamlılar Mahallesi’ne ya'nî  şimâl-i
               şarkîye, diğeri de Hızır Paşa Mahallesi’ne ya’nî garba nâzır olup bunlar el-yevm mevcûddur.
               Şimâle nâzır olan kapısı gâyet büyük, taşdan ma'mûl ve musanna' olup yüksek tâkında ibârât-ı
               mahkûka var ise de Latin hurûfu olduğundan anlayacak bir kimse bulunamadı.
                      Kalenin şark tarafında kapı civârında düz bir mevki'de câmi-i şerîf harâbesi olup nısf-ı
               mihrâbı, minâresinin bir metre kadar temeli müşâhede olunmakdadır. Bu câmi-i şerîfin yeri

               135  "Pon" kıt'asında kadîmen meskûn olan akvâmın tafsîlâtı "Bâb-ı Evvel"de derc edilecekdir, inşâallâh.
               136  Buna "Çanit-Sanit" de denir. Âhirinde bulunan "te" harfi edât-ı nisbet olduğu â'ile-i Tûrâniyye elsinesini tedkîk
               edenlere ma'lûmdur.
               137  "Barum" eski Türkçemizde "varım, vuslat" ma'nâsınadır. Tükler'den bir kabîlenin ismi olup bunlara "Barumlar,
               Barmılar" denir.
               138  "İli Hân", eski Türk hâkanlarından birkaç zâtın ismidir.
               139  "Usvet", "âkil" ma'nâsına olup, "akıl ve edeb" ma'nâsına olan "us" kelimesinden müştakdır.
               140  "Süli ", "Sülmek" masdarından me'hûz olup yüce, refî' ma'nâsınadır.
               141  "Sülim", "rif'at" ma'nâsına olup Küçük Asya'da kadîm Türk kabîlelerinden bir kabîle pederinin ismi olduğu
               "Mir'âtü'l-İber"de mestûrdur.
                                                           83
                                                           95
   91   92   93   94   95   96   97   98   99   100   101