Page 97 - 1-4_2
P. 97

Amasya Tarihi 1-4. Cilt                                                             Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi Cilt: 1


               kable'l-feth "Endere Kilisesi" olduğu kuyûd-ı atîkada görülmüşdür. Bu kilise, "Pont" vâlîsi
               "Andronik  Koman"  tarafından  binâ  edilip  zamân-ı  fetihde  kalede  sâkin  olan  Hristiyanlar
               Amasya'da iskân edildiği münâsebetle câmi-i şerîfe tahvîl edilmiş ve mükerreren zelzeleden
               musâb olarak emîrü'l-hâc "Şemseddîn Şâdgeldi Paşa" tarafından 774 hudûdunda müceddeden
               kârgîr bir câmi-i şerîf ve civâr-ı garbîsinde bir hamâm inşâ edilmişdir.
                      Bu hamâmın civârında "eş-Şeyh Bahâeddîn Muhammed Halvetî" 847'de bir zâviye-i
               Halvetiyye ve "Sultân Eretna Beyzâde Alâeddîn Ali Paşa" bir dârü'z-ziyâfe ve kale dizdârı
               "Kara Ahmed Ağa" 890'da câmi-i [70] şerîf civarında "Dizdâriye" nâmıyla bir medrese binâ ve
               mahdûmu "Mustafa Paşa" 917'de bir mekteb ilâve ederek evkâfını tanzîm eyledikleri sicillât-ı
               atîkadan anlaşılmışdır.
                      Garba nâzır olan kapının hizâsından i'tibâren garb tarafı bir sarây-ı âlî olup, "Sultân
               Kılıç  Arslan-ı  Râbi"  burada  ikâmet  etmişdir.  Teşkîlâtı  muntazam  olduğu  harâbesinden
               anlaşılmakdadır. Cesîm  bir mahzeni,  latîf bir hamâmı  olup  kubbesi  hizâsına kadar toprağa
               gömülmüşdür. Kalenin zindânları umûmen şark tarafında olup en muhavvifi orta yerinde aşağı
               sarâya inecek derenin hizâsında çukur yerdedir.
                      Bu kalenin şimâl tarafı daha yüksek bir dağa istinâd etmekde olup bu dağa "Kırklar
               Dağı" denir. 682 târîhlerinde yazılmış olup ele geçen vesâ'ik-i atîkada bu dağ "Cebel-i Erba'în"
               nâmıyla mukayyed olduğu görülmüşdür. Şu kayda nazaran "Kırklar Dağı" nâmı pek kadîm
               olup elsine-i  âmmede  mütevâtir  olan  bir  rivâyet,  bu  tesmiyeyi  intâc  eylediği  zann  olunur.
               Rivâyet-i  mütevâtire  şudur:  Dânişmend  Gâzi,  Amasya  kalesini  muhâsara  eylediği  esnâda
               müdâfi'ler pek ziyâde ısrâr ve mukâvemet eylediklerinden bahâdırân-ı İslâmdan kırk kişi bu
               dağda topladıkları birkaç sürü koyunun boynuzlarına mûmlar dikip gece sabâha karşı dağdan
               aşağı kaleye doğru asker nizâmı üzere sürdüklerini gören müdâfi'ler  [71] azîm bir kuvve-i
               imdâdiye geldiğine zâhib olarak kale kapısını açmışlar ve kırk bahâdır bilâ-ifâte-i zamân kaleye
               girip müdâfi'leri teslîm-i nefse icbâr ederek kaleyi bu sûretle feth etmişlerdir.

                             Vustâda Cilanbolu dahi hayreti câlib
                             Her bir tarafında görülür türlü garâ'ib
                             Mecrâ vü mesâbî de ne ma'lûm u ne gâ'ib
                             Âbı sayılır efdal-i âbâr-ı Amasya

                      Bu  kalenin  orta  yerinde  büyük  kapının  hizâsında  kâ'in  yüksek  mevki'de  el-yevm
               "Cilanbolu" nâmıyla meşhûr bir su kuyusu vardır. Cenûbdan şimâle doğru gider. Yüz elli kadar
               basamakla aşağı iner. Derin, gâyet korkunç bir kuyudur. Kapısı sekiz metre kadar kutrunda
               vâsi' ve üstü müdevver bir delik olup aynı vüs'at suyun bulunduğu yere kadar devâm eder.
                      Kapı tarafı toprakdan olup kârgîr ile örülmüş ise de indikçe yekpâre kayadan oyulmuş
               olduğu müşâhede olunmakdadır. Olduğu yer taşdan oyulmuş bir hücre-i müdevvere şeklinde
               olup, suyun yatağı toprak ve muhîti taşdır. Suyu gâyet parlak ve mebzûl olup hafîf ve ta'amı
               latîfdir.  Görünüşde  râkid,  gâyet  durgun  bir  hâlde  ise  de  tedkîk-i  nazar  edildikçe  hareket-i
               devriyyesi gâyet batî olarak hiss olunur. [72]
                      Cenûb tarafı nihâyet bir arşın derinliğinde ise de şimâl tarafı ya'nî kayanın dibi gâyet
               derindir. Ne tarafdan çıkar, nereye akar pek de ma'lûm değilse de garb tarafından nebe'ân ve
               şark  tarafına  doğru  cereyân  eylediğini  ihsâs  eder.  Derinliğini  anlamak  husûsunda  erbâb-ı
               merâkı pek çok tecrübe-i mühlikeye sevk etmişdir.
                      "Mustafa Vâzıh Efendi" Amasya Târîhi'nde   142  diyor ki: "Bu suyun derinliğini anlamak
               için  Amasya  mutasarrıfı  Caniklizâde  "Mikdâd  Ahmed  Paşa" 143   bir  adamı  istîcâr  ve  ayrıca



               142  Belâbilü'r-Râsiye nâmıyla ma'rûf bir târîh olup mukaddimenin nihâyetinde arz olunacakdır.
               143  Mikdâd Ahmed Paşa, 1190-1200 târîhine kadar birkaç def'a mutasarrıf olmuş vüzerâdan olup tafsîl-i ahvâli
               "Bâb-ı Evvel"de zikr edilecekdir.
                                                           84
                                                           96
   92   93   94   95   96   97   98   99   100   101   102