Page 129 - 6-8
P. 129

Amasya Tarihi Cilt: 6
               Amasya Tarihi 6-8. Cilt                                                                    Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

               ve Amasyalı Yahşî Beyzâde Ahmed Bey de saray muhâfızı oldu.
                      Bu hey’et kendisini hüsn-i idâre ederek icrâ-yı saltanat etmekde iken iki mes’ele huzur
               ve zevkini ihlâl ediyordu: Biri birâderi Sultân Selîm Hân’ın kıyâmı, diğeri de [402] Şâh İsmâil
               Safevî hesâbına Şi’îlerin isyânı idi. Bunların her ikisi de pek mühimdi.
                      916’da kendisini pek ziyâde bî-huzûr eden birinci mes’eleyi halletmek üzere şehzâdesi
               Sultân  Murâd’ı  Amasya’da  kâ’im-makâm  nasb  ederek  Üsküdâr’a  gitdi.  Pederinin  taht-ı
               saltanatı kendisine ferâgat edeceğini umardı. Sultân Bâyezîd de bu fikir ve niyetde idi.
                      Lâkin  Şi’îlerin  isyânı  Anadolu’da  bir  herc  ü  merc  uyandıracak  derecede  kesb-i
               ehemmiyet etmişdi. Binâen’aleyh yeniçeri ağası Dukakinzâde Ahmed Ağa’nın tertîbinden ileri
               geldiği zann edilen yeniçeri zâbıtânının müdâhalesi cülûsa mâni’ oldu. Cülûs-ı erbâb isyânın
               tenkiline ta’lîk edilerek bil-mecburiye Amasya’ya döndü.
                      917’de Sadr-ı a’zam Atik Ali Paşa âsilerin üzerine serdâr olup ordusuyla Amasya’ya
               geldi. Edilen muharebede Serdâr Ali Paşa şehîd ve ordusu mağlûben târâç edildiğinden büyük
               ümitsizliklere dûçâr oldu. [403]
                      Bu  esnâda  birâderi  Sultân  Selîm  Hân’ın  cülûs  için  Edirne’den  hareketle  İstanbul’a
               tekarrüb etdiğini duydu. Tekrâr Üsküdâr’a koştu. Maltepe’ye vusûlünde 918 saferinin yedinci
               günü birâderinin tahta cülûs etdiğini haber aldı.
                      Bu hâdiseden fevkalâde müte’essir olup Maltepe’den döndü.  Bursa, Ankara, Konya
               gibi eyâlât-ı cesîmeye kendi tarafından vâliler nasb ederek Amasya’ya gelip i’lân-ı saltanat etdi.
               Nâmına hutbe okutdu. Birâderini tanımadı. Her tarafdan kuvvetlerini cem’ ederek büyük bir
               ordu ile İstanbul üzerine yürüdü.
                      Amasya  havâlisinde  bir  avuç  denecek  kadar  mikdârı  az  olan  âsilere  mağlûb  ordusu
               Eskişehir önünde birâderi Sultân Selîm Hân ordusuna karşı duramadı. Yine mağlûb olup esir
               oldu. 918 senesi zilhiccesinde birâderinin fermânı ile boğuldu. Cenâzesi Bursa’ya gönderilip
               zilhiccenin  on  dokuzuncu  günü  Sultân  Murâd-ı  Sânî  türbesine  defnedildiği  Bursa  sicilinde
               görüldü. [404]
                      Âlim, Arab u Acem edebiyâtına vâkıf, şâir, tab’an kerîm, adl ü hakkaniyeti sever, ulemâ
               ve meşâyîhe muhib, Acemlere pek mâ’il, zevk ü sefâya mübtelâ, azmi kavî, kalb ü re’yi za’if
               idi. Bu yüzden kendisini ve Amasya’yı felâkete sürükledi.
                      Akdağ eteğinde kâin Zana karyesiyle Ziyare Mahallesi’nde birer câmi-i şerîfi olduğu
               vakfiyeden anlaşıldı. Vâlidesi Bülbül Hâtun’un Amasya’da câmi ve mekteb ve imâreti, Lâdik
               kasabasında câmi-i şerîf ve hamâmı olduğu vakfiyesinde mezkûrdur.
                      Şehzâdeleri  Murâd,  Osmân,  Alâeddîn,  Süleyman,  Kâsım,  Hızır,  Bâyezîd  Beylerle
               kerîmeleri Gevherhan, Neslihân Sultânlar ma’rûfdur. Dâmâdları da Şâdgeldi ahfâdından Nasûh
               Beyzâde Süleyman Bey ve Yularkısdı Sinan Paşazâde Mustafa Bey olduğu da 927 Rebiülevvel
               târîhli  enderûn-ı  vezâ’if  defterinde  muharrer  görüldü.  Bunların  terâcim-i  ahvâli  ve  evlâdı
               aşağıda gelir. [405]

                      Ahmed Bey-Devâtdâr Paşazâde
                      Amasya  ümerâsından  Velî  Bey  bin  Burâk  Bey  bin  Şâdî  Bey  bin  Devâtdâr  Ahmed
               Paşa’nın mahdûmudur. Tercemesi yazılan Amasya Vâlisi Şehzâde Sultân Ahmed’in ma’iyyet-
               i ümerâsından olup 918’de saltanat kavgasında fevt oldu.
                      Diğer Devâtdâr Paşazâde Ahmed Bey bin Abdullah Bey de şehzâde-i müşârün-ileyhin
               ümerâsından olup 918’de vefât etdi. Bu şehzâdenin bendegânından şarâbdârı diğer Ahmed Sâkî
               Bey bin Abdullah da bu hengâmede kaybolup gitdi. Şehzâdenin Arpa Emîni Kapıcızâde el-Hâc
               Ahmed Çelebi bin Hasan Ağa da bu gürültü esnasında dâr-ı bekâya gitdi.

                      Ahmed Çelebi-Hacı Nâzır
                      Amasyalı Artukoğlu el-Hâc Mehmed Çelebi bin Hasan Çelebi bin Müsâfir Çelebi bin
               Mevlânâ Sadreddîn Artuk mahdûmu olup sipâhi iken 886’da Gümüş Madeni Nâzırı ve kazâsı



                                                           124
                                                           128
   124   125   126   127   128   129   130   131   132   133   134