Page 395 - 6-8
P. 395
Amasya Tarihi Cilt: 7
Amasya Tarihi 6-8. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Efendi’nin Maraş Beylerbeyi olduğu esnâda kethüdâsı oldu. Vefâtında Amasya’ya gelip
1135’de Bâyezîd Paşa Mahallesi’nde bir mescid-i [433] şerîf yaptırdı. Emlâkini bu mescidin
mesâlihine vakf edib imâmetine ulemâdan Ömer Efendi bin Resûl’ü ta’yîn etdirdi. Ba’dehû
vefât etdi. Ehl-i hayr idi.
Bâlî İbrâhim Çelebi-Tâczâde
Kazasker Amasyalı Ca’fer Çelebi bin Taceddîn İbrâhim Paşa’nın mahdûmudur. Amcası
fâzıl-ı meşhûr Sa’dî Çelebi’den ikmâl-i tahsîl ederek İstanbul’da ders-i âm ve müderris oldu.
Devr-i medâris ederek Sahn-ı Semânî’ye müderrisi olduğu hâlde berş ü afyona mübtelâ olmakla
yevmî yedi dirhem afyon ekline başladığından müte’essiren 941’de vefât etdi. Âlim, fâzıl, şâir,
mâ’il-i zevk idi.
Bâlî İlhami Efendi-Serhûş
Amasya vâlisi Şehzâde Sultân Ahmed’in musâhib ve mu’allimi Çakal Kadızâde
Şemseddîn Ahmed Efendi bin Bedreddîn Mahmûd Çelebi mahdûmudur. 915’de Amasya’da
doğdu. 918’de pederi ile beraber Tire’ye gitdi. Orada neşv ü nemâ bulup sonra Bursa’ya geldi.
Ulûm ve fünûnu tahsîl ederek dârü’l-emânî olan İstanbul’a rihlet etdi. [434]
Hâce-i Sultânî Hayreddîn Efendi’ye intisâb ve mülâzemet ederek 949’da yirmi beş akçe
ile Kepengci Sinan Medresesi’ne müderris oldu. Tedrîs-i ulûm esnâsında rüyâda kendisini irşâd
eden Atik Alî Paşa Zâviyesi şeyhi Ramazân Efendi’ye intisâb etdi.
951’de terk-i tedrîs ü ifâde ederek mezkûr zâviye hücerâtından birinde ikâmet ve Şeyh
Ramazân Efendi’ye teslîm-i zaman-ı irâde etdi. Lâkin Şeyh Efendi mûmâileyhin tamâmıyla
terk-i tedrîs etmesini muvâfık görmediğinden Atik Alî Paşa Câmii şerîfinde talebe-i ulûma
tedrîs ve ifâde-i fünûn ederek zikr ü tevhîd ile iştiğal eyledi.
963’de Şeyh Ramazân Efendi’nin dâr-ı kudse intikâlinde Atik Alî Paşa Zâviyesi şeyhi
oldu ise de ba’zı dedikodulara binâen bu zâviye meşîhatından çekildi. Altı ay sonra ba’zı ricâl-
i ilmiyenin ricâsı ile Kurşunlu Türbe Zâviyesi şeyhi oldu.
Burada fevkalâde iştihâr ederek ba’zı ahvâl ü akvâli muhâlif tıbâ-ı meşâyih ve ulemâ olup
ta’n ü teşnî’a [435] uğradı. Fakat muhâlif görünen ahvâl ve akvâlini izâh ederek fâzılâne ve
sûfîyâne cevablar verdi.
Ahvâl-i umûmiyyesinde aşk ve istiğrâk-ı muhabbet galebe olduğundan serhûş demekle
iştihâr etdi. 980 senesi zilka’desinde dâr-ı kûdse irtihâl edib Sultân Selîm semtinde vâki’
Kurşunlu Türbe Zâviyesi sahasında medfûndur.
Nev’îzâde Atâyî Efendi “Zeyl-i Şakâyık”da diyor ki: Azîz-i merkûm fihrist-i mesâ’il-i
ulûm, ferîde-i silk-i efrâd, rükn-i rekîn-i makâm-ı evtâd, çeşme-sâr-ı feyzle cebel-i şâmih,
kadem-i kerâmetle imâd-ı râsih, hil’at-i teşrîf-i şühûdî-tırâz vecd ü hâl ile hâlî ve câme-i yeknâ-
yı vücûdu mühre-fersâye-i fenâ ile bâlî, kesîrü’l-mücâhede ve’l-ibâde, azîmü’r-riyâzet ve’z-
zehâdet, ecânibden mütecânib, erbâb-ı dünyâdan hârib, müddet-i ömründe devr-i ebvâb-ı mîr u
vezîr bilmez ve serv-i âzâd-ı makâm-ı istiğnâ olup kimseye ser-fürû’ kılmaz da’vetlerini ahsen-
i vücûh üzere redd ve sadâkât u hediyyelerinden deriçe-i iltifâtı seddetmek mu’tâdları idi. [436]
Bu denlü istiğna ile vakt-i intikâllerinde sekiz bin nakd-i filori ve on bin dînâr ile
mukavvem muhallefât zuhur-i mahz-kerâmet ve âsâr-ı kimyâ-yı velâyet idi ki karar-dâde-i ehl
i’tibâr idi. Sâfinât-ı ciyâde mâ’il ve rahş-ı burâk-seyr-i sarsar-şitâbe şifte-dil olup dâ’imâ bir
tavîle-semend-i bî-mânend-i merbıt-ı murâbat-ı mehbıtlarında bend olup serhâd gâzîlerine ihdâ
etmek de’b-i kerîmleri idi.
Nakt-i vakt-i ömr-i âzîzi ruh gibi tecerrüd ile güzâr edib kayd-ı bend-i iyâl pây-i
himmetlerine ıkâl olmamışdı. Cezbe-i azîme sâhibi olup nazarları gûh-endâz ve te’sîr-i kelâm-
ı dil-pezîri ahen-güdâz idi. Ta’bîr-i rüyâda hod Yûsuf-i Sânî ve nokta-i sırr-ı süveydânın nakş-
hânı idi.
394