Page 578 - 6-8
P. 578

Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi 6-8. Cilt                                                                    Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

                     Ba’dehû küberâ-i Halvetiyyeden Ahî Sa’deddîn tekkesi şeyhi eş-Şeyh Nûreddîn Hamza
               Efendi  sohbetinde tarîk-i  sûfiyyeye  sülûk  ederek  tasavvufa  meyl  etdi.  Bu  esnâda  Habîb-i
               Karamânî  Hazretleri’nin  sohbet-i  aliyyelerinden  de  istifâde  edib  Şeyh  Hamza  Efendi’nin
               923’de irtihâli üzerine Ahî Sa’deddîn tekkesi şeyhi oldu.
                     Ahlâk-ı hamîdesi ve enfâs-ı tayyibesi ulemâ ve halkın kendisine i’timâd ü i’tikâdını cezb
               eylediğinden Sultân Bâyezîd kürsî şeyhi olup va’zında ulemâ ve halkı teshîr ederek fevka’l-âde
               iştihâr etdi. Kendisine “Habîb-i sânî” dendi. Ba’dehû ilâveten Enderûn câmii kürsî şeyhi de
               oldu.
                     Talebe-i ulûma Beyzâvî tefsîrini tedrîs ederek dersinde erkân ve eşrâf-ı memleket de hazır
               bulunurdu. [328] Tedrîs u tezkîr, tevhîd u irşâd ile halkın tehzîb-i ahlâkına hizmet ederek 937
               senesi zilka’desinde dâr-ı kudse intikâl etdi. Kamerüddîn Mahallesi’nde Hızır Paşa’ya giden
               yolun taraf-ı şimâlisinde müfrez ve murabba’ bir dâ’ire-i murtefi’ada medfûndur.
                     Fâzıl, müfessir, muhaddis, vâ’iz, gâyet zâhid, müteşerri’, âbid mazınne-i kerâmet bir zât-
               ı  sütûde-simât  idi.  Kabr-i  şerîfi  tûl-i  müddet  ziyâretgâh-ı  ulemâ  olmuştu.  Mahdûmları
               Sinâneddîn Yûsuf, Şücâeddîn İlyâs Efendilerdir. Bunlara “Sonisalı Şeyhzâdeler” dendi. Sinan
               Efendi “muhaşşî” demekle meşhûr bir kazaskerdir. Şücâeddîn İlyâs Efendi de “Molla Şeyh”
               demekle meşhûr olup Amasya’da kaldı.
                     “Meşâyih-nâme”de  eş-Şeyh  Nûreddîn  Hamza-i  Halvetî  hulefâsından  ve  “Zeyl-i
               Şakâyık”da eş-Şeyh Habîb-i Karamanî hulefâsından olduğu yazılıdır. İbtidâ Habîb-i Karamanî
               sohbetinden  istifâde  edib  müşârün-ileyhin  irtihâlinde  eş-Şeyh  Hamza-i  Halvetî’den hilâfet-
               nâme aldığı anlaşılır.

                     Hüsâmeddîn Hüseyin Efendi-Koca
                     Amasyalıdır. İbrâhim bin Hüseyin’in mahdûmudur. Amasya’da [329] ulûm-ı edebiyye ve
               şer’iyyeyi ve fünûn-ı akliyye ve nakliyyeyi “Mahzenü’l-Fıkıh” mü’ellifi Mevlânâ Musliheddîn
               Mûsa, Mevlânâ Bahşî, Mevlânâ Ebu’l-Hayr Şirvânî Efendilerden tahsîl ederek ders-i âm oldu.
                     Yıllarca tedrîs-i ulûm u fünûn ederek fezâ’il-i ilmiyyesiyle iştihâr edib sırasıyla Halfet
               Gâzi, Atabeg, Ayâs Ağa medreselerine müderris olduktan sonra “Büyük Ağa” demekle meşhûr
               Hüseyin Ağa medresesi müderrisi oldu.
                     957’de  usûl-i eslâf-ı  ulemâ  üzere  Akşehirli  Sa’dî  Efendi’den  mülâzım  olup  Anadolu
               kazaskeri Ca’fer Efendi’nin tavsiyyesiyle İstanbul’a celb edilerek 960’ta müderris olduysa da
               tûl-i müddet hasta olduğundan 961 zilhiccesinde dâr-ı na’îme irtihâl eyledi.
                     Gâyet  fâzıl, muhakkik,  usûl-i  fıkıh  ve kelâmda  mâhir, samt u sükûtu gâlib, mesâ’il-i
               ilmiyye müstahzârında olup gâyet mütefekkir, fuhûl-i ulemâdan bir zât-ı sütûde-simât idi. İbn-
               i Melek’in “Menâr” şerhine mükemmel bir hâşiye te’lîf etdi. Hasta ve za’ifü’l-bünye olmasaydı,
               pek çok âsâr-ı ilmiyesi görülürdü. Ebu Eyyûb Ensârî civârında medfûndur. [330]
                     Nev’îzâde Atâyî Efendi “Zeyl-i Şakâyık”ta diyor ki:“Merhûm-ı sâlifü’l-beyân güldeste-i
               bend-i riyâz-ı ilm ü irfân olup ulûm-ı kesîreye ıttılâ’ı ve arûz ve kâfiye sınâ’atı ile ıstınâ’ı var
               idi. Menâr şerhi, ibn-i Melek’e ta’lîk-i hâşiye ve meleke-i ilmiyyesini gâşiye etmiş idi.
                     Bundan mâ’adâ fünûn-ı adîdede te’lîfâtı ve mütâla’ası sebk eden kütüb kenârında ta’lîkâtı
               olduğunu mütercimîn isbât eylemişlerdir. Hakka ki eğer felekten amân ve emrâz-ı müzmineden
               zemân bulmuş olsa nâdire-i devrân ve ferîde-i asr ü evân olmak mukarrer idi.”

                     Hüsâmeddîn Hüseyin Efendi-Küçük
                     Amasyalıdır.  Sâlih  Çelebi  mahdûmudur.  Koca  Hüsâmeddîn  Efendi’den  ikmâl-i tahsîl
               edib ders-i âm oldu. Medâris-i adîdeye müderris ve ba’zı bilâda kâdı olduktan sonra Hüseyin
               Ağa  medresesiyle  mütekâ’id  olduğu  hâlde  984’de  vefât  etdi.  Bu  da  fuzalâdan  gâyet  fakîh,
               müteşerri’,  afîf  bir  zât  idi.  Muslihîzâdelerden  zannolunur.  Üçler’de  Muslihîzâdeler
               mezârlığında  medfûndur.  Seydî  Ahmed  Paşazâde  Abdurrahmân  Çelebi’nin  dâmâdıdır.
               Mahdûmu Abdurrahmân [331] Efendi’dir.



                                                           572
                                                           577
   573   574   575   576   577   578   579   580   581   582   583