Page 592 - 6-8
P. 592
Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Amasya Tarihi 6-8. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
lutf u keremi mezkûr, merkez-i ibâdette kutb-ı sâbit-kadem, mu’âmele-i nâsta lutf-ı mücessem
idi.”
“Nakl olunur ki Mekke-i Mükerremede kâdı iken bir husûs için merhûma yirmi bin filori
arz olunup bezl-i arz ve ihlâl-i şer-’i şerîfe mü’eddî ve ibtâl-i hak hîç kese bâdî degül iken
mücerred inâyet kâdı mertebesiyle hâsıl olıcak hakîkî câ’izeyi kabulden ibâ ü âteş-i dûzah gibi
dest-bâz olmaktan [375] ittikâ etmişler. Câzehullâhu bi-mezîdi ihsânihî ve ekramehû bi-
rahmetihî ve gufrânihî”
Sâhib-i tercemenin mahdûmu es-Seyyid Mustafa Cenabî Efendi de “el-Aylemü’z-Zâhir”
adlı târîh-i kebîrinde Sultân Selîm-i Sânî zamânının ulemâsını beyân sırasında diyor ki:
“975 senesi zilhiccesinin onuncu gecesi vakt-i fecr-i ıydde vefât eden, âlim, fâzıl-ı
rabbâni, bahr-i fehâme-i sâlik, zâhid-i Samedânî Emîr Hasan bin Yûsuf Amasyalıdır. Pederi
aslen Niksarlıdır. Hânedân-ı ilm ü salâhtan olup mecâlis-i ulemâyı devr ederek iktisâb-ı ulûm
etdi.
Ba’dehû Allâme Ebu’s-Su’ûd el-Müftî hizmetinde kemâl-i itkân üzere Telvîh u Tavzîh
ve biraz da şurûhıyla beraber hidâye kitâblarını okudu. Sonra mu’allim-i Sultânî Hayreddîn
Efendi’ye mülâzemet edib müte’addid medreselere müderris olarak Sahn-ı semaniyyeye geldi.
Buradan Haleb, ba’dehû beş yıl Mekke-i Mükerremede kâdı olup hâcc etdi. Arafat’ta
bütün hüccâca imâmet edib hutbeyi bizzât okudu. Ba’dehû Bursa ve sonra Edirne kâdısı olup
sonra azl ve doksan akçe vazîfe-i yevmiyye ile tekâ’üd edildi.
Merhûm-ı müşârün-ileyh gayet âlim, fâzıl, müteşerri’, zâhid, ulûmda mütebahhir,
hükûmetinde âdil, müttakî, afîf, müteverri’ idi. Mekke kâdısı iken vefât eden tüccâr-ı Acemden
Ahmed-i Zahîrî yüklü bir câriyesiyle doksan bin filori bırakdı.
Mevlânâ derhâl filorilere vaz’-i yed ve câriyenin karnındaki çocuğa bir vasî nasb ederek
mezkûr filorileri ona teslîm etdi. Müteveffânın Hamîdî nâmında zâlim bir kardeşi vardı. Gelip
haml-i mevkûfdan sükût ederek filorileri kendisine ırsen teslim etmek şartıyla Mevlânâ’ya on
bin filori verdi.
Mevlânâ buna râzı olmadı. Hamîdî, onbeş bin filori vermesini teklîf edince “filorilerin
tekmîlini versen, ahkâm-ı şer’iyyenin icrâsını terk etmek benim için mümkün değildir” diyerek
bu teklîfi de reddetdi. Hamîdî biz-zarûre haml-i mevkûfu tanımaya mecbûr oldu.
Kezâlik Semerkand pâdişâhının kızı hâcc etmek üzere [377] Mekke-i Mükerreme’ye
gelmişti. Teb’asının hıyânetlerinden emîn olmadığı cihetle Medîne-i Münevvere’ye giderken
Mevlânâ’ya sırran altmış bin filori altın tevdî’ edib gitdi.
Medîne-i Münevvere’de teb’asının hıyânetiyle mesmûmen vefât etmesi üzerine Mevlânâ
kendisine vedî’a tarîkiyle emâneten verilen ve hiç bir ferdin bilmediği bu altmış bin filoriyi
Cidde benderinde ikâmet eden Semerkand hükûmetinin me’mûruna teslîm ve sâhiblerine
vermesini tahrîr etdi.
Mevlânâ zamânımızın pek çok mevâlî ve kudâtının yaptığı gibi bu mebâliğden sükût
etseydi ne bir kimse sorar ne de bilir, kendisi servet-i azîmeye nâ’il olurdu. Fakat kemâl-i ittikâ
ve iffetinden dolayı sükût etmedi. Bu gibi zevât nevâdirden ma’dûddur.”
Hasan Efendi-Kâtib
Amasyalıdır. Beylerbeyi Muzafferüddîn Fağfûr Paşa evlâd-ı kirâmından İshâk Bey bin
Abdullah Bey’in mahdûmudur. Hattât-ı meşhûr Ebu’l-Fazl Efendi’den ve Celâlzâdelerden
hutût-ı mütenevvi’ayı ahz ü temeşşuk ve ulemâdan da ulûm-ı şer’iyye ve [378] edebiyyeyi
tahsîl etdi.
Hayli müddet mahkeme-i şer’iyye kâtibi olarak iştihâr edib mükerreren Amasya nâibi
ba’dehû kasabât u bilâda kâdı oldu. 975’de kibâr-ı kudâttan görülüp 978 hudûdunda vefât etdi.
Âlim, edîb, hattât-ı meşhûr olup ta’lîkte mâhir idi. Mahdûmları İbrâhim, Mehmed Efendilerdir.
İbrâhim Efendizâde İsmâ’îl Efendi ve Mehmed Çelebizâde Hasan Efendi kudâttandır.
586
591