Page 613 - 6-8
P. 613

Amasya Tarihi Cilt: 8
               Amasya Tarihi 6-8. Cilt                                                                    Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

               hafîfeden sonra dârü’s-sa’âde  ağası  önlerine  düşüb  İncüli  köşkde  rikâb-ı  kâm-yâba  yüz
               sürdüklerinde şehriyâr-ı kâm-kâr hazretleri vezîr-i müşârün-ileyhe hitâb buyurub: “Paşa sana
               eyâlet-i Mısır ihsân-ı hümâyûnum olmuşdur” deyu buyurduklarında derûnunda cây-gîr olan
               mühr ü vezâret sevdâsıyla Mısır kabûlüne ikbâl göstermeyüb “fermân şevketlü pâdişâhımındır.
               Lâkin ben kulun Mısır vâlîsi olamam zirâ hezâr-âşinâ bir kulunuzum. Der-i devletden gelenlere
               şâyet  hazîne-i  Mısır’dan  şey’  virmekle  müttehem  olurum.  Beni  kurb-i  hümâyûnundan
               ayurmayub nizâm-ı devlet-i aliyyelerine sa’y gösterecek işlere istihdâm buyurun ki şevketlü
               efendime murâd üzere hizmet ideyim” deyu cevâb ve tekrâr-be-tekrâr ibrâm olundıkca nükûl
               itdiginden “var git” deyu meclis-i hümâyûndan tard olundu.
                     Lâkin  yine  şehriyâr-ı  şefkat-medâr  hazretleri  “şunu  katl  etmekten  Mısır’a  râzı  olsa
               göndermemiz hayurlu idi” deyu kemâl-i merhamet-i mülûkânelerinden nâşî dârü’s-sa’âde ağası
               Süleyman Ağa’ya “var Hasan Paşa’ya nush u pend eyle varsun Mısır’a nizâm virsün sonra dahi
               iyi işlere istihdâm iderüz” deyu fermân buyurmalarıyla ağa-yı müşârün-ileyh dahi varub “Paşa
               kardaş! Sen kiminle mu’âraza idiyorsun. Pâdişâh-ı İslâmın emr-i hümâyûnuna muhâlefet nice
               mümkündür. İnadın sana sebeb-i [446] telef ü helâk olacağını fikr eyle” diyüb her çend ki nush
               u pendde ifrât eyledi müfîd olmayub paşa-yı müşârün-ileyhe zikri mürûr eden esbâb-ı zâ’ifeye
               rabt-ı kalb ile “mührün benden tahallüfi emr-i muhâldir” deyü imtinâ’da ısrâr edib şevketlü
               pâdişâh-ı  âlem-penâh  hazretlerinin  fermân-ı  hümâyûnları  ve  dârü’s-sa’âde  ağasının  nush  u
               pendi aslâ kâr itmedi.
                     İnâdında bu mertebe pâ-ber-cây tesebbüt ü istikrâr olunduğundan sadr-ı a’zam haberdâr
               oldukda derûnundan “hasma zafer-yâb-ı kahr ü tedmîr oldum” deyu mesrûr olmuş iken zâhirde
               arz-ı te’essüf ederek “yazık, şu adamı bir âkil kimesnedir dirdim ve Mısır’ı kabûl edib gitmesün
               isterdim.Lâkin ne çâre vebâlî boynuna  bundan sonra böyle keyfiyyet-i hâli ma’lûm u mücerreb
               bir adamı taşra salıvirmek bir tarîk ile tecvîz olunur ma’nâ degildür. Zirâ buradan sağ çıkacak
               olursa  bütün  halkı  başına  cem’  idecekdir.  Hemân  şimdi  tedâriki  görülsün”  deyü  hakkında
               gazab-ı âteşbâr-ı mülûkâneyi tahrîk etmekle Balık-hâne köşkü önünde i’dâd ü ihzâr olunan
               bostâncıbaşı sandalına süvâr ve Üsküdar muzâfâtından Fenerbâğçesinde [447] i’dâmına şimşîr-
               i kahr ü tedmîr der-kâr kılındı. (cilt 3 sahife 227)
                     Hülâsa Kara Bayram Ağa denilen bir yılanın terbiyesini görmüş Çorlulu Alî Paşa’nın
               desâyis-i iblisânesiyle 1119 senesi cumâdelâhiresinin yirmi ikinci günü Fenerbahçe’de i’dâm
               edildi. Orada medfûndur.
                     Çırçırlıoğlu es-Seyyid Hasan Paşa, ma’ârifden haberdâr, iş-güzâr, mu’tedil, muktedir ise
               de  mu’annid,  ahmak,  mağbûn  bir  zât  olduğu  şu  vak’adan  anlaşılır.  Şâyân-ı  dikkattir  ki
               Amasya’da ahfâdından Çırçırlıoğlu Mehmed Ağa sabâvetimiz zamânında ber-hayat olup aynı
               evsâfa mâlik bir adamdı.
                     Mahdumları es-Seyyid Mehmed, Alî Beylerle sadr-ı esbak es-Seyyid Abdullah Paşa’dır.
               Dîvân kâtibi kayın birâderi Mustafa Efendi ve kethüdâsı Amasya a’yânından Bağdâdlıoğlu
               Mehmed Ağa idi. Oğullarından es-Seyyid Mehmed ve Alî Beyler Amasya’da ikâmet etdikleri
               sicillât-ı şer’iyye ile ve sülâlesinin Amasya’da mevcûdiyyetiyle sâbittir.
                     Gâzi  Mehmed  Beyzâde  es-Seyyid  Abdullah  Bey’in  mahdûmu  Âsafî    [448]  Ahmed
               Bey’dir. Es-Seyyid Alî Beyzâde es-Seyyid Hasan, Mehmed Ağalarla es-Seyyid Hüseyin Paşa
               ma’rûfdur. Es-Seyyid Mehmed Ağa’nın mahdûmu kibâr-ı Bektaşiyyeden es-Seyyid eş-Şeyh
               Arslan Alî Baba olup tercemesi yukarıda geçti.
                     Firârî es-Seyyid Hasan Paşa’nın diğer mahdûmu sadr-ı esbak es-Seyyid Abdullah Paşa
               olup “Boynueğri” demekle meşhûr ve 1174  şa’bânında  Hâleb vâlîsi iken orada merhûm oldu.
               Mahdumları  es-Seyyid  Ahmed,  Mehmed,  Sa’îd  Beylerdir.  Es-Seyyid  Ahmed  Beyzâde  es-
               Seyyid Alî Bey silâhşör-i şehri-yârî iken 1243’de vefât etdi. “Ağa Bey” demekle meşhûr idi.







                                                           607
                                                           612
   608   609   610   611   612   613   614   615   616   617   618