Page 285 - 6-8
P. 285
Amasya Tarihi Cilt: 10
Amasya Tarihi 9-12. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Ufak tefek muhârebelerden sonra Cebel-i Mukattam üzerinden [316] cebren ve kemâl-i
muvaffakiyyetle 923 senesi muharreminin sekizinci Cum’a günü Mısır’a girip Nil Nehri
üzerinde vâki’ cezîrede kurulan Otağ-ı hümâyûna indi.
923 senesi muharreminin yirminci cumartesi günü Mısır’ın taht-gâhı olan kaleye girip
Mısır tahtına resmen cülûs ederek Hulefâ-yı Abbasiyye’nin sonu olan el-Mütevekkil Ale’llah
Muhammed el-Abbâsî kendisine terk-i hilâfet ve resmen bî’at etdi. Bu târîhten i’tibâren Selâtin-
i Âl-i Osmân, Hulefâ-yı Müslimîn oldu.
Bundan sonra Mekke-i Mükerreme emîri olan Şerîf Berekât bin Muhammed el-Hasanî,
mahdûmu Şerîf Ebû Nümey’yi emânât-ı mübâreke ile Mısır’a gönderip arz-ı inkıyâd ve bî’at
etdiğini bildirdi. Bu sûretle Çerkes devletini ortadan kaldırıp Mısır vâlîliğine Çerkes
Beylerinden Hayra Bay’ı nasb etdi.
923 senesi şa’bânının ikinci günü Mısır’dan kalkıp Ramazân-ı şerîfinin altıncı günü
Şâm’a vâsıl olarak Sâlihiyye kurbunda oturdu. Ba’dehû ma’iyyetine aldığı halîfe-i [317] Abbasî
Muhammed Çelebi ile Şâm’dan 924 senesi saferinde kalkıp recebin on yedisinde İstanbul’a
muzaffer alay ile girdi. Birkaç gün istirâhatten sonra kalkıp Edirne’ye recebin yirmi yedisinde
vâsıl oldu.
924 senesi ramazânında İstanbul’a avdet edib Amasya etrâfında zûhur etdiği söylenen
sâbık Amasya vâlîsi Sultân Ahmed’in şehzâdesi Sultân Murâd hakkında tahkîkât icrâsıyla
istîsâline vezâretle Ferhâd Paşa’yı gönderdi. 925’de bundan dolayı Ferhâd Paşa hayli canlar
yaktı.
926 senesi gurre-i şa’bânda arkalarında bir çıban çıktı. Buna ehemmiyet vermeyip ikinci
günü Engürüs keferesinden intikâm almak üzere İstanbul’dan kalkıp Edirne’ye doğru hareket
etdi.
Çorlu kurbunda pederiyle muhârebe etdiği Uğraş deresine vâsıl oldukta çıbanın müdhiş
bir şîr-pençe olduğu anlaşıldı. Harekete mecâli kalmayıp orada meks ü ikâmet ve etibbâ ve
cerrâhîn-i hâssa müdâvâta gayret etdi. Vezîr-i a’zam Pîrî Mehmed Paşa Edirne’den koşup geldi.
[318] Etibbâ ve cerrâhînin gayretleri kader-i mübrem-i Hudâ’yı tağyîr edemediğinden 926
senesi şevvâlinin dokuzuncu cumartesi gecesi o kahraman-ı şîr-savlet âlem-i fânîye vedâ’
ederek dâr-ı na’îme irtihâl etdi. Vefâtlarına hayli mersiyeler ve târîhler söylendi.
Kemâl Paşazâde Ahmed Şemseddîn Efendi’nin târîhi ve mersiyyesi cümlesine fâ’ikti.
Târîhi şudur “Ehl-i îmân rûhiçün fâtiha 926”. Mersiyesi de uzun bir tercî’-i bend olup tercî’i
şudur:
Hayf Sultân Selîm’e hayf ü dirîğ
Hem kalem ağlasın ana hem tîğ
Orta boylu, müdevver yüzlü, kırmızıya mâ’il ak çehreli, çatık kaşlı, doğan burunlu, uzun
bıyıklı, sakalsız, hışm-nâk bakışlı, kahramân-sîret, şîr-savlet, dâhî-i siyâset bir pâdişâh-ı
cihângîr idi.
Fazl ü irfânı yüksek, serî’ü’l-intikâl, gâyet zekî, esrâr-ı cihâna vâkıf, dekâ’ik ü ulûma ârif,
lisânı fasîh, edebiyâta ve tevârîhe vukûfu her ta’rîfin [319] fevkinde olup elsine-i selâsede şâir,
gâyet şecî‘, cesûr, şedîd olmakla beraber hak ve şeri’ate karşı pek münkâd idi.
Şah İsmâ’îl’e karşı Allâh tarafından yaradılmış bir müdâfi’-i din-i mübîn-i İslâm idi.
Sultân Selîm Hân gibi bir kahramân olmasaydı, Şâh İsmâ’îl’in teşebbüsât ü teşkîlâtına karşı
bütün Anadolu Türkleri âciz olduğundan Âl-i Osmân saltanatı o zamân zevâl bulur, Türkiye
memâliki de hükûmet-i Mısriyye ile Devlet-i Safeviyye arasında taksîme uğrar, Sünnîlik
kalkardı.
Bunu pek güzel takdîr eden Sultân Selîm, ibtidâ Îrân’ı, Şah İsmâ’îl’i Şî’îliği tepeledi. Îrân
hükûmetini bütün ortadan kaldırmak istedi fakat yeniçeriler engel oldu. Sonra Mısır
Çerkeslerini ezip mahv etdi. Saltanat-ı Osmâniyye’yi izmihlâlden, Sünnîliği de Anadolu’da
278
284