Page 404 - 6-8
P. 404
Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Amasya Tarihi 9-12. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Şemseddîn Ahmed Bey-Şems Paşazâde
Amasyalıdır. Ümerâdan Abdullah Bey bin Mahmûd Bey bin Nişâncı Şemseddîn Ahmed
Paşa’nın mahdûmudur. Ceddi Nişâncı Şemseddîn Ahmed Paşa Sultân Murâd-ı Sânî devrinde
nişâncı olup maktûlen vefât etmişdi. Her ikisinin de tercemesi yukarıda yazıldı.
Şemseddîn Ahmed Çelebi-Mâşî
Amasyalıdır. “Yürigin Dede” demekle meşhûr Şemseddîn Ahmed Çelebizâde Mehmed
Çelebi mahdûmudur. Amasya ve İstanbul fuzalâsından ahz-ı ulûm edib Sultân Bâyezîd-i Sânî
Amasya vâlisi iken Amasya’da ders-i âm ve Hüsamîyye müderrisi oldu.
Ba’dehû Sultân-ı müşârün-ileyhin cülûsunda sânîyen İstanbul’a gidip Mahmûd Paşa,
ba’dehû Kalenderhâne ve sonra Edirne’de Dârü’l-Hadîs [153] Medreselerine sırasıyla müderris
oldu. 907’de Amasya müftüsü ve Sultânîyye müderrisi olduğu halde Amasya’ya gelip iki yıl
kadar iftâ ve tedrîs ederek 909’da vefât eyledi.
Meşâhîr-i ulemâdan muhakkik, fâzıl, gâyet fakîh, kâmil, takrîr ve beyânı mükemmel,
fasîh bir zât idi. “Şakâyık Tercemesi”nde Mecdî Mehmed Efendi diyor ki; “Akrân ve emsâli
ortasında hüsn-i takrîr, dil-pezîr ve lutf-ı muhâvere-i bi-nazîr ile fasîhü’l-lisân, melîhü’l-beyân
olup ulüvv-i şân ve sümüvv-i mekân ile celîlü’l-meâb, cezîlü’l-nisâb idi. Cümle-i ulûmda
müşâreket-i ilmiyyesi olduğundan gayri ilm-i fıkıh ve usûlde yed-i tûlâsı var idi.” Mahdûmu
Fikri Mehmed Çelebi meşâhîr-i şuarâ ve ulemâdandır.
Şemseddîn Ahmed Efendi-Müeyyedzâde
Amasyalıdır. Yâkut Paşa Zâviyesi şeyhi Mevlânâ Müeyyed Çelebi bin eş-Şeyh Ali Yârî
Çelebizâde Mevlânâ Mehmed Çelebi mahdûmudur. Müeyyedzâde Abdurrahman Efendi’nin
amcazâdesi olup Mevlânâ Hatîb Kâsım Amâsî ve emsâli fuzalâdan tahsîl-i ilm ederek ders-i âm
ve müderris-i be-nâm oldu. [154]
Amcası Abdülvâsi’ Çelebi bin Mü’eyyed Çelebi kerîmesi Ayşe Hâtun Molla ile teehhül
edib fezâil-i ilmiyyesi anlaşıldığından Mehmed Paşa müderrisi, ba’dehû Tokat kadısı ve 912’de
Amasya kâdı’l-kudâtı olarak Amasya vâlisi Şehzâde Sultân Ahmed’in müsteşâr ve musâhibi
oldu.
Sultân-ı müşârün-ileyh musâhibleri olan “Şems”lerin birincisi olup altı yıl kadar büyük
bir nüfûz ve ikbâle erdi. 918’de Sultân Selim Hân’ın cülûsunu müteâkib Sultân Ahmed’in
saltanatı zâil olduğu esnâda kendisini istîlâ eden havf ve haşyet içinde dâr-ı ukbâya rihlet etdi.
Fâzıl, müdebbir, kâmil, edîb, şâir olup “Şems” diye tahallüs ederdi. Fıkıhdan bir
mecmu’a-i latîfesi ve âsâr-ı şi’rîyyesi vardır. Mahdûmları Abdülvâsi, Abdülvahhab Remzi
Efendilerdir. Abdülvâsi Çelebizâdeler Amasya’da ve Abdülvahhab Remzi Efendizâdeler
İstanbul’da kalmışlardır.
Şemseddîn Ahmed Çelebi-Molla Şems-i Pîr
Amasyalıdır. Halvetiyye meşâyih-i kibârından Gümüşlüzâde [155] eş-Şeyh Hayreddîn
Hızır Çelebi mahdûmudur. Erkân-ı Selîmîyye’den ve meşâhîr-i hattâtînden olup tercemesi “Pîr
Şemseddîn Ahmed Çelebi” diye yukarıda yazıldı. Sultân Selîm-i Evvel cülûsunda ser-kâtib-i
pâdişâhî olmuşdu.
Şemseddîn Ahmed Çelebi-Cemâlîzâde
Amasyalıdır. Hâce Sultân Zâviyesi şeyhi iken 908’de vefât eden “Çelebi Halife” demekle
meşhûr eş-Şeyh Cemâleddîn Mehmed Cemâlî Efendi’nin mahdûmudur. Amasya ulemâsından
ve meşâyih-i kirâmından ulûm-ı zâhireyi ahz ve Tarîkat-ı Halvetiyye’yi de pederinden telekkun
edib Mısır’a gitdi.
399
403