Page 476 - 6-8
P. 476
Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
Amasya Tarihi 9-12. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
ederek Hacı Eyyüb ve Ödemişli Mustafa Efendilerden mücâz ve mekteb-i nüvvâba girip
râbia’dan mezûn ve bi’l-imtihân [377] Fatih Câmii’nde ders-i âm oldu.
Tedris-i ulûm esnâsında Sultân Abdülhamîd ve ders vekîli Ahmed Âsım Efendi aleyhinde
acı sözler sarf eylediği ihbâr edildiğinden refîki Nasûhizâde Ömer Fevzi Efendi ile 1319’da
Sivas’a i’zâm edildi. Perîşân bir sûrette Amasya’ya gelip Sivas’a gitdi.
Vâlî Reşid Âkif Paşa’ya yazılan niyâznâme üzerine menfâsı Amasya’ya tahvîl edilip
geldi. Amasya mutasarrıfı Kemal Bey nezdinde yaptığımız ricâ teşebbüsâtı müsmir olup evli
bulunduğu Köprü’ye gönderildi. Muharrir-i âciz 1321 muharreminde Köprü nâibi olduğum
esnâda Kemal Bey’den aldığım mezûniyet üzerine şer’iyye kâtibi nasb etdim.
1322 rebîülevvelinde aleyhinde devam eden şikâyetlere binâen ail edilerek tekrar
Amasya’ya gönderildi. Burada vaaz ve tedrîs ile iştiğâl ve halkın muâvenet-i nakdiyyesiyle
imrâr-ı hayat ederken 1326 cumâdelâhirinde i’lân edilen Meşrûtiyet üzerine İttihât ve Terakki
Cem’iyyetine intisâb ederek ahrâr-ı milletden sayıldı. Muharrir-i âcizin ve hâcelerinin
yardımlarıyla Amasya mebûsu seçildi. [378]
1327 rebîülevvelinde isyân-ı askerî vak’asında Sultân Abdülhamîd-i Sânî’nin hal’ine ilk
verdiği takrîr üzerine karar ve icrâ edildiğinden hıncını çıkarmış oldu. Ancak bu hal’in
şûmundan olarak İttihâd Fırkası’nın daha keskin istibdâdına kuvvet vermek ve harb-i umûmîye
girmek hatasına yardım edenlerden oldu.
1336’da Sultân Mehmed Reşad’ın vefâtıyla Sultân Mehmed Vahîd’in cülûsunda
tahakkuk eden mağlûbiyet-i fecîa üzerine açıkda kaldığından Dârülfünûn’da hilâfiyyat
müderrisliğine ta’yîn edildi. Beş yıl kadar bu vazîfesiyle iştiğâl etdi.
1341 senesi rebîülâhirinin yirmi beşinci Cuma gecesi da’vet edildiği Sultân Ahmed
civârında Üçler Mahallesi’nde Oklu Mahmûd Kâmil Efendizâde Âlî Efendi’nin hânesinde
çokca yediğinden avdetde fenâlaşıp Vezneciler’de hükûmet kıraathânesi önünde yürümeye
mecâli kalmadığı cihetle mezkûr kıraathâneye girmiş, oturduğu yerde can vermişdir. Fatih
türbesi bahçesinde medfûndur.
Âlim, fâzıl, usûl ve fürû’da kâmil, mütedeyyin, halûk, natûk, takrîr ve ifâdesi selîs gâyet
[379] müteharrik iken İttihad Fırkası’nın afyonunu fazla kaçırdığından gâyet sükûtî-meşreb
oldu. Her şeye göz yumdu. Makâm-ı meşîhat Mûsâ Kâzım Efendi’den sonra kendisine mev’ûd
olduğu simâ ve imâsından anlaşılırdı. Ne yazık ki kader buna meydan vermedi.
Merhûm gâyet ekûl idi. Yirmi dört saatde dört defa kanıncaya kadar yemek yerdi. Böreğe
pek düşkündü. Doktor İbrâhim Şâdî Bey bunu hamur yemeklerinden men etmiş iken
dayanamazdı. Vefâtı akşamında çok yediği hamur yemeğinden vefât etdiği anlaşıldı.
Kısa boylu, oldukca tıknaz, gâyet zekî, biraz şeytan kâr olmakla beraber işgüzâr idi.
Hocaları içinde en çok istifâde etdiği Hâfız Kâmil Efendi’ye karşı fenâ bir meslek tutdu. Bunu
fetvâdan azletdirip Semercizâde Hacı Hâfız Efendi’yi müftü yaptırması, sonra Hacı Hâfız
Efendi’yi Dârülhikme a’zâlığına çıkarıp Hâfız Kâmil Efendi’ye nisbetle bir çömez olan
Müsevvidzâde Hâfız Tevfik Efendi’yi üstâdına rağmen müftü nasbetdirmesi pek çirkin
olmuştu. [380]
1316’da Köprü eşrâfından Hacı Saîd Ağazâde Es’ad Bey’in kerîmesi Nadire Hânım’la
evlenmişti. Ömrünün sonuna kadar bununla yaşadı. Yahya-meşreb, melâmî-sîret olduğunu
serâir-i ahvâline vâkıf olanlardan ba’zıları iddia ederlerdi. Ben Fâzıl-ı Ârif’de bu meşreb ve bu
sîretden eser görmedim.
Hacı Hâfız, İbn Rüşd’ün “Hilâfiyyât”ını Türkçe’ye tercüme etmeye başladığını söylerdi.
Vefâtında kitâpları satılırken hâzır bulundum. Buna dâir de bir eser göremedim. Hülâsa merhûm
bilâ-veled velâ-eser dünyadan göçtü. Akran ve emsâliyle sohbeti pek severdi.
471
475