Page 569 - 6-8
P. 569

Amasya Tarihi Cilt: 12
               Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

                     1163 senesi muharreminin yirmi üçüncü günü azledilip ertesi günü Rodos’a gönderildi.
               Sultân Mahmûd’un hiddeti sâkin olduğundan cumâdelâhirinde Konya vâliliğine ta’yîn edilerek
               i’dâm cezâsından kurtuldu. Şevvâlinde Bosna vâlîsi oldu.
                     1164  senesi  evâ’ilinde  Mısır  vâlîsi  olup  1165’de  azledilip  bir  kaç  yıl  açıkda  kaldı.
               Ba’dehû Diyarbekir vâlîsi olup 1173 cumâdelûlâsında Haleb vâlîsi oldu. 1174 şa’bânında orada
               vefât  etdi.  Haleb’de  medfûndur.  Tab’an  halîm,  nevâz-şikâr,  ma’ârife  âşinâ,  mukdim,  sahî,
               dervîş-nihâd  idi.  Oğulları  Ahmed,  Mehmed,  Sa’îd  [43]  Beylerdir.  İstanbul’da mektebi  ve
               hayrât-ı sâ’iresi, oldukça mühim vakfı vardır.

                     Abdullah Ağa-Hacı
                     Amasyalıdır. Esbak Amasya mütesellimi Hacı Mustafa Ağa’nın oğludur. İbtidâ Çavûşân-
               ı dergâh-ı âlî silkine girdi. Ba’dehû Hacı Feyzullâhzâde Ahmed Paşa’nın ağalığında dâ’iresine
               girip Cidde vâliliğinde silâhdârı oldu.
                     Ahmed Paşa’nın irtihâlinde Boynueğri Abdullah Paşa’ya mîrahûrluğunda intisâb edib
               sadâretinde  harem  kethüdâsı  ve  azlinde  kapı  kethüdâsı  olarak  devr-i  vilayât  etdi.  Müşârun
               ileyhin  irtihâlinde  Amasya’ya  avdet  edib meclis-i  a’yân  a’zâsı  olduğu  hâlde  1179  senesi
               evâ’ilinde vefât etdi. Amasya’da “Hacı Abdullah Oğulları” bunun evlâdıdır. Bunlardan Mustafa
               Efendi meşhûr olup aşağıda tercemesi yazılıdır.

                     Abdullah Efendi-Şeyhzâde
                     Amasya’da Mahmûd Çelebi tekkesi şeyhi Hacı Mustafa Efendi’nin oğludur. Ulemâdan
               ikmâl-i  tahsîl edib  Hâtuniyye Câmii  vâ’izi  ve 1173’de pederinin  vefâtıyla Mahmûd  Çelebi
               tekkesi [44] şeyhi olduğu hâlde 1179 senesi evâhirinde dâr-ı bekâya rihlet etdi. Âlim, vâ’iz idi.

                     Abdullah Efendi-Kâtibzâde Hacı
                     Amasya’da Sultân Bâyezîd evkâfı kâtibi Osmân Efendi bin Hâfız Mustafa Efendi’nin
               oğludur. Pederinden hutût-ı mütenevvi’ayı ahz edib hattât olmuştu. Pederinin irtihâlinde Sultân
               Bâyezîd evkâfı kâtibi olarak iştihâr etdi. 1180 senesi recebinde âzim-i Hicâz olup menâsik-i
               Hacı îfâ ettikten sonra Mekke-i Mükerreme’de zilhicce evâsıtında vefât etdi. Oğullarından Hacı
               Osmân Ağa ile hattât-ı meşhûr Hâfız Ahmed Kâmil Efendi pek meşhûrdur.

                     Abdullah Bey-Selâmzâde
                     Amasya  a’yândan  Mehmed  Bey’in  oğludur.  Evâ’il-i hâlinde  Yeniçeri  olup Îrân
               muhârebelerinde ibrâz-ı şecâ’at ederek mükerreren yeniçeri serdârı, serdengeçtiler ağası oldu.
               Ba’dehû mîrlivâ olup sancakları devrederek 1178’de mütekâ’id ve 1181’de de merhûm oldu.
               Meşhûr yiğitlerdendi. Mahdûmu Yüzbaşı Mustafa Ağa’dır. [45]

                     Abdullah Efendi-Hâfız es-Seyyid
                     “İmam Hâce” demekle meşhûr olan bu zât evâ’il-i hâlinde Büyük Ağa Medresesi’nde
               ikâmet ve Kayyımzâde İsmâîl Efendi’nin halka-i tedrîsine mülâzemet ederek ikmâl-i tahsîl edib
               Bâyezîd Paşa Mahallesi’nde Koca Mehmed Ağa Mescidi’ne imâm ve Bâyezîd Paşa Câmi’inde
               vâ’iz ve ders-i âm oldu.
                     Sadr-ı sâbık Zanalızâde es-Seyyid el-Hâc Ahmed Paşa’nın sadâretinde ilm ü salâhına,
               hüsn-i  hâline  binâ’en,  kendisine  yevmî  beş  akçe  ve  du’â-gû  vazîfesi  verildi.  Buna  kanâ’at
               ederek  va’z  ü  tedrîse  mülâzemet  ve  1181’de  müsinn  olduğu  hâlde  dâr-ı  kudse  rihlet  etdi.
               Sulehâ-yı ulemâdan vâ’iz, kanâ’atkâr, zâhid bir zât idi. Halkın kendisine hüsn-i i’tikâdı vardı.




                 dikkattir.  Esâsen  iltizâm  daha  evvelden  olup  paşanın  vezâret  ve  sadâreti  bu  iltizâma mâni’  olmadığı
                 görülmektedir.

                                                           566
                                                           568
   564   565   566   567   568   569   570   571   572   573   574