Page 65 - 6-8
P. 65
Amasya Tarihi Cilt: 9
Amasya Tarihi 9-12. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR Amasya Tarihi 9-12. Cilt Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
25
bendliğe mahkûmen Rodos Kalesi’ne gönderildi. el-Hâc Halîl Efendi bin Emîr İmâm Abdüllatîf Efendi’nin mahdûmudur. Esnâ-yı tahsîlinde
1319’da esdikâsından Şevket Bey’in ma’rifetiyle Avrupa’ya gönderilen metâ ceddi kütübhânesi hâfız-ı kütübü pederinin 1213’de vefâtı üzerine cihet-i mezbûre birâderleri
sandıklardan birinin içinde vapura kadar gidip Avrupa’ya firâr ederek Paris’de ikâmet etdi. Tahir Abdullah ve Sârim Mustafa Efendilerle beraber uhdesine tevcîh edildi.
Orada Kanun-i Esâsi’nin ilânını gâye ittihâz eden Hilafgirân Cemiyyeti’ne iltihâk ederek Payaslı el-Hâc Mehmed Efendi’den ikmâl-i tahsîl ederek ders-i âm olup ceddi
kalemen çalışdı. kütübhânesinde mütalaât ve tedrîsât ile iştigâl ve 1251’de irtihâl etdi. Âlim, edîb, şâir idi.
1326 senesi cumâdelâhiresinin yirmi beşinci Cuma günü Kanun-i Esasi’nin ve Birâderleri de şâir olduklarından bunlarla müşâere ve müzakere-i ulûm ederdi.
Meşrutiyet’in ilânı üzerine diğer firârîlerle beraber İstanbul’a geldi. Haksız yere ref’ edilen
[189] rütbe-i askeriyesi iâde edilerek sene-i mezbûrenin şevvâlinde mîr-âlây ve zilka’desi Hekim Ahmed Çelebi-Hekim Çelebi
28
intihâbında tarafından Amasya’da verilen nutuklar ve yapılan gayretler sâyesinde Amasya Selmâsîdir. İran’da tahsîl-i tabâbet ve ihrâz-ı fazîlet edib Sultân Bâyezîd-i Sânî
Mebûsu oldu. Amasya’da vâlî iken gelip etıbbâ-yı hâssadan oldu. 886’da Sultân-ı müşârün-ileyhin şehzâdesi
1328 senesi rebîülevvelinde mîr-livâ olup meclis-i umûmî münfesih olduğu esnâda Sultân Ahmed Amasya vâlîsi oldukda tabîb-i Sultânî olup fevkalâde takarrüb ve iştihâr etdi.
“İtilâf” unvânı altında ve ittihâd fırkasına muârız bir fırka-i siyâsîye teşkil ve bu fırkanın re’isi [197] Kal’a-i bâlânın ciheti garbîyesinde Ahi Sâbıkeddîn Mahallesi ittisâlinde muazzam bir
olarak fevkalâde iştihâr etdi. bahçe ve köşk ve şâdırvân binâ ederek bahçesine isâle etdiği dağ suyuyla oraları irvâ etdiğinden
İttihâd Fırkası erkânı bu fırkayı ilgâ etmek için kendisine feriklik rütbesiyle beşinci ordu bu bahçesi havâlisine hâneler inşâ edildi. Buralara Hekim Çelebi Mahallesi dendi. 907
kumândânı ve Şam vâlîsi olmasını teklif ve kabulünde ısrâr etmişlerdi. Tarafımızdan dahi bu hudûdunda vefât etdi. Etıbbâ-yı hâzıkadan ve ulemâdan bir hekim idi. Mahdûmu hekim-i
teklifin kabulü kendisi hakkında daha nâfi’ olacağı der-miyân edilmişdi. Hayfâ ki, böyle bir meşhûr Sinaneddîn Yûsuf Çelebi’dir.
teklîf-i nâfi’i red etdi.
26
1329’da fırka-i ittihâdiyenin galebe-i tâmmesi üzerine derhâl ahz ü habs edilib pek çok Hekim Mahmûd Çelebi-eş-Şeyh Hekim Çelebi
29
rüfekâsıyla beraber Sinop Kalesi’ne gönderildi. 1331’de tahliye edilerek Çorum’da ikâmete Amasyalıdır. Mevlâna Hüsameddîn Hasan Çelebi bin Ali Çelebi el-Amâsî
me’mûr oldu. 1336’da Çorum’dan Bilecik’e getirildi. [190] mahdûmudur. Pederi küçük yaşında vefât eylediğinden validesi Amasya’da müderris-i be-nâm
1337 senesi rebîülevvelinde mütârekenin imzâsıyla erkân-ı ittihâdiyenin İstanbul’dan olan Mevlâna Şemseddîn Ahmed Kırîmî’ye vardı. Mevlâna Kırîmî’nin hücre-i dâiresinde
firârı üzerine İstanbul’a geldi. Derhâl Sulh u Selâmet unvanı altında diğer bir fırka teşkil ederek büyüdü. Beraber İstanbul’a gitdi.
bu fırkanın da reîsi olup hayli iştihâr eylediğinden 1337 senesi şâbânının yirmi beşinci günü Babalığından ve İstanbul ulemâsından bir müddet tahsîl-i ulûma çalıştı. Emîr Seyyid
meclis-i hass-ı vükelâya me’mûr oldu. Ahmed Buharî Hazretleri İstanbul’a geldikte tasavvufa meyl edib emîr-i müşârün-ileyhin
Üç ay kadar devam eden kabine âzâlığından bir hayr ü menfaat-i millîye hizmetine vakf-ı hayat ederek kemâlât-ı beşeriyenin gâye-i kusvasına vâsıl ve müşârün-ileyhe
görülemediğinden sene-i mezbûrenin zilka’desinde kabine isti’fâ etmekle Üsküdar’da kendisini sevdirib dâmâd oldu. [198]
Altunizâde civârında kâin köşküne çekildi. Fırkası riyâsetinde kalıb işleriyle meşgûl oldu. Emîr-i müşârün-ileyhin halife-i zî-şânı olduğu münâsebetiyle 922’de irtihâli üzerine Emîr
Gâzi Mustafa Kemal Paşa’nın kumanda etdiği vatan-perver ordunun galibiyeti sâyesinde Buharî Tekkesi şeyhi oldu. Zühd-i irfânı, fazl ü kemâli sâyesinde umde-i meşâyih-i kirâm,
İstanbul işgal-i askeriyyeden kurtulduğundan 1339’da intihâbat-ı umûmîye başladı. Bu esnâda kıdve-i ulemâ-yı izâm olarak tanındı. Bütün İstanbul fuzalâsı ve hâssaten Şeyhülislâm Zenbilli
Amasya’ya gidip meb’ûsluğunu temine hayli çalışdı. Gâzi Paşa’nın muvaffakatını temin Ali Efendi, Müftü es-Sekaleyn Kemal Paşazâde Ahmed Şemseddîn Efendi sohbet-i şerîfesinden
edemediğinden avdet edib hastalandı. istifâza ederdi.
Bir müddet tebdîl-i hava için Bursa’ya gidip orada [191] oturdu. Fakat iyileşemedi. Edirneli Mehmed Mecdi Efendi Şakâyık tercümesi’nde diyor ki: “Müellif-i Şakâyık
Tekrar köşküne avdet ve hastalığı tezâyüd etdiğinden Şişli Hastanesi’ne gitdi. Gayr-i kâbil-i Isâmüddîn Ahmed Efendi hikâyet eyledi ki ol kıdve-i umde-i meşâyîhin mübarek yüzlerinde
tedâvi bir hale geldiğinden 1344 senesi saferinin on altıncı pazar gecesi dâr-ı bekâya irtihâl etdi. nûr-ı haya ü iffet ü lâmi’ ve sâtı’ olup mihr-i firûzunda gibi nazar kıldıkça mün’akis olmağın
Pazar günü sabahleyin erken cenazesi köşküne nakl edilib Altunîzâde Câmi-i şerîfinde güneş gibi yüzüne bakmağa kâdir olumaz idim.
nâmazı ba’de’l-îfâ Karaca Ahmed civârında defn edildi. Âkil, kâmil, halûk, mütekellim, Fransız Meclis-i kerâmet-i celîsînde hazır olup eyyâm-ı mu’tâdede evkât-ı şerîfe-i teşerrüf-i
lisanına vâkıf muktedir bir askerdi. Tedbîri muvafık-ı takdîr olamadığından nekbetler gördü. intimâda molla hünkârın mesnevîsi okundukça ıstılâhât-ı sûfiyye üzere tahkîk etdiği hakâyık-ı
“Âlem-i İslâmda Türk Hükümetleri” unvânı altında târihî ve coğrafî bir eseri vardır. Mahdûmu ledünniyeyi gûş-i hûş ve sem’-i kabulle istimâ’ etdiğimde onun uzûbet-i hüsn-i edâsına
Seyfullah Sarım Bey ve dâmâdı Amasyalı Hüsameddîn Efendizâde Mehmed Sâbit Bey’dir. imrendiğimden leb-i hûrd çâk olur yarılır idi. Gonçe-i jâle-bâr gibi ağzım sulanıb ol ratbü’l-
lisân ve azbü’l-beyânın [199] rutubet-i lisânından gonçe-i kalbim açılır idi.
Hakkı İsmail Bey-Atâ Efendizâde Müellif-i Şakâyık inân-ı kelâmı bu cânibe sarf eylediği kütüb-i tasavvufda zâhir-i şer’a
27
muhâlif ba’zı nesneler buluruz ol makulelere inkâr eyleyelim mi ne buyurursuz deyi Şeyh
[196] Hükmî Mehmed Efendi-Emîr İmâmzâde es-Seyyid Mahmûd Çelebi’ye suâl etdiğinde buyurdular ki:
Amasyalıdır. Fuzalâdan olup Emîr İmâmzâde es-Seyyid Sa’dullah Efendi bin es-Seyyid Şer’-i şerîfe muhâlif nesnelere ol hâlete vâsıl oluncaya değin inkâr size lazımdır. Amma
mahz-ı feyz-i sübhâniye mazhâr olup perde-i inkâr ortadan mürtefi’ oldukda muhalefet bir taraf
25 Ahîren İstanbul’a avdetinde Yıldız Mahkemesi unvânıyla bir risâle yazıp mahkemenin verdiği kararı ve esbâb-
ı mûcibesini edille-i mukniasıyla redd ü tezyîf etdi. Bu risâle matbûdur.
26 Çünkü Fırka riyasetinde kaldığı takdirde sadrâzam olacağını ümid ediyordu. Fakat Fırka-i ittihâdîye karşısında 28 Amasya Dârüşşifâsı tabîbi olub Ahmed bin Mahmud es-Selmasî imzası bunun olduğu anlaşıldı.
bu fırkanın yaşaması imkânı olmadığını takdîr edemedi. 29 “Meşâyîhnâme-i İslâm”da müşârün ileyhin Amasyalı olduğu yazılıdır. “el-Ikdü’l-Manzûm fî Ulemâi’r-Rûm”da
27 Müellif bu kişi hakkında bilgi kaydetmemiş, muhtemelen daha sonra eklemek üzere 196. sayfaya kadar dört eş-Şeyh Abdüllatîf Efendi tercemesinde “ve tâbe alâ yedi’ş-şeyh Mahmûd el-Amasî halîfetü’ş-şeyh el-ârif Ahmed
sayfa boş bırakmıştır. (Haz.) el-Buhârî” diyor. Amasyalı olduğunu tasrîh ediyor.
54 55
64