Page 66 - 6-8
P. 66

Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

               el-Hâc Halîl Efendi bin Emîr İmâm Abdüllatîf Efendi’nin mahdûmudur. Esnâ-yı tahsîlinde
               ceddi kütübhânesi hâfız-ı kütübü pederinin 1213’de vefâtı üzerine cihet-i mezbûre birâderleri
               Tahir Abdullah ve Sârim Mustafa Efendilerle beraber uhdesine tevcîh edildi.
                     Payaslı  el-Hâc  Mehmed  Efendi’den  ikmâl-i  tahsîl  ederek  ders-i  âm  olup  ceddi
               kütübhânesinde  mütalaât  ve  tedrîsât  ile  iştigâl  ve  1251’de  irtihâl  etdi.  Âlim,  edîb,  şâir  idi.
               Birâderleri de şâir olduklarından bunlarla müşâere ve müzakere-i ulûm ederdi.

                     Hekim Ahmed Çelebi-Hekim Çelebi
                                28
                     Selmâsîdir.   İran’da  tahsîl-i  tabâbet  ve  ihrâz-ı  fazîlet  edib  Sultân  Bâyezîd-i  Sânî
               Amasya’da vâlî iken gelip etıbbâ-yı hâssadan oldu. 886’da Sultân-ı müşârün-ileyhin şehzâdesi
               Sultân Ahmed Amasya vâlîsi oldukda tabîb-i Sultânî olup fevkalâde takarrüb ve iştihâr etdi.
               [197] Kal’a-i bâlânın ciheti garbîyesinde Ahi Sâbıkeddîn Mahallesi ittisâlinde muazzam bir
               bahçe ve köşk ve şâdırvân binâ ederek bahçesine isâle etdiği dağ suyuyla oraları irvâ etdiğinden
               bu  bahçesi  havâlisine  hâneler  inşâ  edildi.  Buralara  Hekim  Çelebi  Mahallesi  dendi.  907
               hudûdunda  vefât  etdi.  Etıbbâ-yı  hâzıkadan  ve  ulemâdan  bir  hekim  idi.  Mahdûmu  hekim-i
               meşhûr Sinaneddîn Yûsuf Çelebi’dir.

                     Hekim Mahmûd Çelebi-eş-Şeyh Hekim Çelebi
                                 29
                     Amasyalıdır.   Mevlâna  Hüsameddîn  Hasan  Çelebi  bin  Ali  Çelebi  el-Amâsî
               mahdûmudur. Pederi küçük yaşında vefât eylediğinden validesi Amasya’da müderris-i be-nâm
               olan  Mevlâna  Şemseddîn  Ahmed  Kırîmî’ye  vardı.  Mevlâna  Kırîmî’nin  hücre-i  dâiresinde
               büyüdü. Beraber İstanbul’a gitdi.
                     Babalığından  ve  İstanbul  ulemâsından  bir  müddet  tahsîl-i  ulûma  çalıştı.  Emîr  Seyyid
               Ahmed  Buharî  Hazretleri  İstanbul’a  geldikte  tasavvufa  meyl  edib  emîr-i  müşârün-ileyhin
               hizmetine vakf-ı hayat ederek kemâlât-ı beşeriyenin gâye-i kusvasına vâsıl ve müşârün-ileyhe
               kendisini sevdirib dâmâd oldu. [198]
                     Emîr-i müşârün-ileyhin halife-i zî-şânı olduğu münâsebetiyle 922’de irtihâli üzerine Emîr
               Buharî Tekkesi şeyhi oldu. Zühd-i irfânı, fazl ü kemâli sâyesinde umde-i meşâyih-i kirâm,
               kıdve-i ulemâ-yı izâm olarak tanındı. Bütün İstanbul fuzalâsı ve hâssaten Şeyhülislâm Zenbilli
               Ali Efendi, Müftü es-Sekaleyn Kemal Paşazâde Ahmed Şemseddîn Efendi sohbet-i şerîfesinden
               istifâza ederdi.
                     Edirneli  Mehmed  Mecdi  Efendi  Şakâyık  tercümesi’nde  diyor  ki:  “Müellif-i  Şakâyık
               Isâmüddîn Ahmed Efendi hikâyet eyledi ki ol kıdve-i umde-i meşâyîhin mübarek yüzlerinde
               nûr-ı haya ü iffet ü lâmi’ ve sâtı’ olup mihr-i firûzunda gibi nazar kıldıkça mün’akis olmağın
               güneş gibi yüzüne bakmağa kâdir olumaz idim.
                     Meclis-i  kerâmet-i celîsînde  hazır  olup  eyyâm-ı  mu’tâdede  evkât-ı  şerîfe-i  teşerrüf-i
               intimâda molla hünkârın mesnevîsi okundukça ıstılâhât-ı sûfiyye üzere tahkîk etdiği hakâyık-ı
               ledünniyeyi  gûş-i  hûş  ve  sem’-i  kabulle  istimâ’  etdiğimde  onun  uzûbet-i  hüsn-i  edâsına
               imrendiğimden leb-i hûrd çâk olur yarılır idi. Gonçe-i jâle-bâr gibi ağzım sulanıb ol ratbü’l-
               lisân ve azbü’l-beyânın [199] rutubet-i lisânından gonçe-i kalbim açılır idi.
                     Müellif-i Şakâyık inân-ı kelâmı bu cânibe sarf eylediği kütüb-i tasavvufda zâhir-i şer’a
               muhâlif  ba’zı  nesneler  buluruz  ol  makulelere  inkâr  eyleyelim  mi  ne  buyurursuz  deyi  Şeyh
               Mahmûd Çelebi’ye suâl etdiğinde buyurdular ki:
                     Şer’-i şerîfe muhâlif nesnelere ol hâlete vâsıl oluncaya değin inkâr size lazımdır. Amma
               mahz-ı feyz-i sübhâniye mazhâr olup perde-i inkâr ortadan mürtefi’ oldukda muhalefet bir taraf


               28  Amasya Dârüşşifâsı tabîbi olub Ahmed bin Mahmud es-Selmasî imzası bunun olduğu anlaşıldı.
               29  “Meşâyîhnâme-i İslâm”da müşârün ileyhin Amasyalı olduğu yazılıdır. “el-Ikdü’l-Manzûm fî Ulemâi’r-Rûm”da
               eş-Şeyh Abdüllatîf Efendi tercemesinde “ve tâbe alâ yedi’ş-şeyh Mahmûd el-Amasî halîfetü’ş-şeyh el-ârif Ahmed
               el-Buhârî” diyor. Amasyalı olduğunu tasrîh ediyor.

                                                           55
                                                           65
   61   62   63   64   65   66   67   68   69   70   71