Page 68 - 6-8
P. 68

Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR
               Amasya Tarihi 9-12. Cilt                                                           Hüseyin Hüsâmeddîn YASAR

               mahdûmudur. Bâ’de’t-tahsîl ders-i  âm  ve  1162’de  pederinin  vefâtıyla  Firûz  Ağa  müderrisi
               bâ’dehû kâdı olup devr-i kasabât ederek 1189’da [203] vefât etdi. Medrese, birâderi Hüseyin
               Efendi’ye kaldı. Ulemâ ve şuarâ-yı kudâtdan idi.

                     Hilmi Abdülhalîm Bey-Payaslızâde
                     Amasya eşrâfından yukarıda tercemesi yazılan el-Hâc Hakkı İsmail Efendi bin el-Hâc
               Abdulhalîm Efendi bin el-Hâc Mehmed Efendi’nin mahdûmudur. Deve-hâne Mahallesi’nde
               1276’da doğdu. Rüşdiye mektebinde tahsîl-i meşrût olan fünûnu okuyub maliye kalemine girdi.
                     Bir müddet a’şâr kâtibi olup sonra tahrîrât kaleminde çalışdı. Buradan Merzifon tahrirât
               kâtibi olup gitdi. Kaymakamları idare edecek bir cerbeze-i latîfe ibrâz ederek iştihâr etmekle
               1303’de Merzifon Ziraât Bankası şubesi kâtibi oldu.
                     Umûr-ı hesâbiyede vukûf ve sadakâti görüldüğünden 1308’de Amasya bankası me’mûru
               ve 1312’de Ziraât Bankası şubeleri müfettişi olarak devr-i vilâyet etdiği esnâda 1319’da rütbe-
               i sâlise ile taltîf edildi.
                     1321’de ikmâl-i teftîş ederek Yozgat Sancağı banka [204] müdürü olup 1325’de sânîyen
               Amasya sancâğı banka şubesine tahvil-i me’mûriyet etdi. On yıldan ziyâde Amasya bankasını
               da hüsn-ı idâre ederek 1341’de ihtiyâr-ı tekâ’üd edib vezâif-i dinîyesiyle iştigâl ve 1347’de dâr-
               ı bekâya irtihâl etdi.
                     Gâyet nekre-gû, müeddeb, latîf ve güşâde-meşreb, umûr-ı hisâbiyede mâhir, Müstakîm,
               asil bir zât idi. Merzifon Tahrirât Kâtibi iken validen kâ’im-makâma gelen evâmirde “darende-
                          30
               i buyruldu”  ta’birine kâ’im-makâm bey ilişib Darende Şehri zan eder, daima neden Darende-
               i buyruldu yazıldığını ve Darende’nin ne meziyeti olduğunu sorar!
                     “Hilmi  Bey bu istifsâra  tebessüm ederek ‘siz de  taraf-ı  âlinizden nâhiye müdürlerine
               yazılacak  evâmir-i  alîyyenizin  başına  Merzifon  buyruldu’  yazarsanız  kâ’im-makâm
               bulunduğunuz Merzifon şehri elbette Darende’ye müreccahdır”der.
                     Kaymakam  Bey  buna  inanır,  nâhiye  müdürlerine  yazılan  buyuruldularının  başına
               “Merzifon buyuruldu oldur ki” yazdırır. Altını da kâ’im-makâmlığa mahsûs büyük resmî [205]
               mührüyle  tahtîm  eder.  Amasya’da  işi  olan  nâhiye  müdürlerinden  biri  Amasya’ya  gelip
               mutasarrıf paşaya kendisini tanıtmak için bu emri gösterir. Derhâl celb edilen Hilmi Bey de
               hikâyeyi arz ederek huzzâr ile beraber mutasarrıfı hayli güldürür.

                     Hilmi Abdullah Efendi-Yûsuf Efendizâde el-Hâc
                                 31
                     Amasyalıdır.  Şeyhülkurrâ Amasyalı Yûsuf Efendizâde şeyhülkurrâ Mehmed Efendi’nin
                                                                             32
               mahdûmudur. Amasya’da Fethiye Mahallesi’nde 1080’de doğdu.  Amasya’da ceddînden hıfz-
               ı Kumes’eler’ân ederek bir müddet Allâme Hızır Efendi’nin dâmâdı el-Hâc Osmân Efendi’den
               ulûm-ı Arabiyye mukaddimâtını ahz ü tederrüs etdi.
                     1099 senesi recebinde Amasya vak’asında pederi ve ceddi ile beraber İstanbul’a nakl-i
               ikâmet edib fuzalâdan İbrâhim Kara, Halîl Süleyman Efendilerin her birinden ulûm ve fünûn-ı
               muhtelifeyi ahz ederek mücâz ve ders-i âm oldu. Esnâ-yı tahsîlinde Bıçakcılar Câmi-i şerîfinin
               imâmı olduğu münâsebetiyle kendisine Bıçakcılar imâmı dendi. Ruûs imtihânında birinciliği
               kazanmış  olduğundan  Fatih  Câmi-i  [206]  şerîfînde  tedrîse  mübâşeret  edib  devr-i medâris
               esnâsında katar şeyhliği mesleğine girdi. Her fende bir allâme-i mütebahhir olduğu münâsebetle
               talebe-i ulûm halka-i tedrîsine koşdu. Sülüs ve nesihi “Karakız” demekle meşhûr Hattât Hoca
               Mehmed Efendi’den ahz ü temeşşuk edib zümre-i hattâtîne dâhil oldu.

               30  Darende-i buyuruldu, hâmil-i emr-i âlî demektir. Darende Farisî’de hâmil ve buyruldu da Türkçemizde emir
                 demekdir. Kelime-i Farisîye’nin Türkçe bir kelimeye izâfeti câiz değilse isti’mâli şâyi‘dir.
               31   Bütün  icâzet-nâmelerde  “ani’l-allâmeti’l-muhakkik  Abdullah  bin  Mehmed  el-Amasî  eş-şehîr  bi-Yusuf
                 Efendizâde” diye yazılıdır.
               32  Müstakim-zâde Efendi “Tuhfetü’l-Hattatin”de “kendi vilâdetleri sâat-i sa’adet 1066 tarihinde vaki’ olub” diyor
                 ki; yanlışdır. Doğrusu Vâsıf Efendi’nin zabt etdiği gibi 1080’de tevellüd etmişdir.

                                                           57
                                                           67
   63   64   65   66   67   68   69   70   71   72   73